19 Eylül 2008 Cuma

Atatürk, Öğretmen ve Çocuk

Atatürk, Öğretmen ve Çocuk /İ.GÜRŞEN KAFKAS 

Ülkemiz, eğitim, ekonomik ve siyasal çalkantılı günler yaşıyor. Ülkeyi yönetenler çocuklara iyi bir rol model olmamaktadır. Atatürk döneminde yokluk, yoksulluk ve bilgisizlikle savaşılıyordu. Bu­günse, yolsuzluk, hırsızlık, geri­cilik ve kadrolaşma yarışı yaşa­nıyor. Ülke yangın yeri gibi.. Bu ortamda Atatürk'ün, öğretme­ne güveni ve çocuk sevgisini konu edindim. Ulusal kurtarıcı ve kurucu Ata­türk'ün, çağdaşlaşma, yenileş­me ve gelişme alanında emek ve başarıları tartışmasızdır. 0, başa­rılarını halkla bütünleşme, halka güven ve halka yönelişe borçluy­du. Samsun'da halka seslenişin­de: "Halk için i halka doğru i halkla beraber" demişti. Kurtu­luş Savaşı'nı o yoksul halkla ka­zandı. Ordusu "köylü ordusuy­du", Yoktan, yoksulluktan varın umuduna yol alıyorlardı. Onun halkına sevgisi, inancı ulusal kur­tuluşun kıvılcımını yaratmıştı. Yoksul ve fakat güvenli köylü çocukları vatan için varlarını ve canlarını ortaya koyuyordu. Ön­lerinde örnek model Mustafa Kemal vardı. Kadınlarımız da evde bulduklarını askerle bölüşüyor, cephane sırtlıyor, yaralılara bakı­yorlardı. Ülke var olma, yok olma didişmesi yaşıyordu. Acı günler sonrası savaş kaza­nılarak bitti. Sıra, bilgisizliğin ka­ranlığındaki insanımızı aydınlığa çı­karmaktaydı. Mustafa Kemal, bil­gisizlikle savaş ve karanlığın ay­dınlığa dönüşümünde öğretmenlere güveniyordu:. Onlar Mustafa Kemal'in "Yıldız Öğretmenleriy­di", Ülkenin her yerine ilke ve dev­rimlerini onlar tanıtacaklardı. Öğ­retmenler, etik değerlerimizi çağ­daş fikirlerle besleyen, güzel sa­natları seven, kültür birikimcileri­dirler diye düşünüyordu. İnsanımız biat etmeyecek, kul ve maraba olmayacaktı. Bunun yerine birey, vatandaş ve dahası insan olma erdemliliğini yaşayacaktı. Atatürk halkın yüce sevgisini, güvenini kazan­mıştı. 0, güven ve sevgi bugün katlanarak büyümektedir. Öğret­menlerin tuttuğu meşale aydınlı­ğı getirecektl. "Cephedeki savaşı kazandık, bundan sonraki sa­vaşımız karatahta başında ola­caktır" dedi. Harf devrimi, mil­let mektepleri, Eğitimde Birlik (Tevhid-i Tedrisat) yasalarını çıkararak ulusça aydınlığa ko­şuldu. 0, karanlık günlerimiz ay­dınlığa öğretmenlerle dönüşe­cektir, diye düşünüyordu. Bilinçli bir toplum, eğitilmiş top­lumdur. Türk ulusu eğitilerek bi­linçli, çağdaş bir toplum olmalıy­dı. Mustafa Kemal, toplumu bil­gisizliğin karanlığında görüyor­du. Ülkenin aydınlık geleceğe eğitimle ulaşacağına inanıyordu. Öğretmenler halkımın eğitim mimarlarıdır. "Öğretmenler!. yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" öz­deyişiyle onlara sorumluluk vermişti. Halk okuma-yazma öğrenmeliydi. Okulların yeni yüzü, yenilikçi çağdaş, akılcı ve bilimsel olgularla donatılmalıydı. Öğretmenleri, bir siyasi davranışın bireyi değil, eğitimimizdeki gelişmenin mimarları olarak görüyordu. Öğretmenler, Mustafa Necati’ nin döneminde "altın çağları­nı" yaşadılar. Mustafa Kemal, öğretmenlere ödül olarak Adile Sultan Kasrı ve arazisini sağlık ve dinlenme yeri olarak verdi. Cum­huriyet ilkelerini topluma en iyi ya­yan öğretmenler, taşıdıkları eğitim bayrağını yükseklerde dalgalan­dıracaklardı. Mustafa Kemal'in tüm başarılarının yanında; "Be­nim asıl anlatılacak yanım öğ­retmenliğimdir" özdeyişiyle öğ­retmene verdiği önemdi."Eğitim sorunları çözümlenmelidir" di­ye ekliyordu. Ulusal özgürlüğün kazanılması ve tutsaklıktan kur­tuluşun eğitimle olacağına inanı­yordu. Öğretmen okulları, köy öğretmen okulları, daha sonraları Köy Enstitüleri, eğitim enstitüleri, yüksek öğretmen okulları açıldı. Bu kazanımlar siyasi ne­denlerle birer birer kapatıldı. Atatürk, "Toplumun düşmanı bilgisizlik, bilgisizliğin düşmanı da öğretmenlerdir" özdeyişiyle onlara önemli ve büyük bir so­rumluluk yüklemişti. Öğretmenleri eğitimde yenileşme ve gelişme­mizin vazgeçilmez unsurları olarak görüyordu. Atatürk, sevdiği, çalışmalarını beğendiği arkadaşlarına "çocuk" diye sesleniyordu. Onun bu ses­lenişi "içindeki çocuk sevgisinin" dışavurumudur. O, yüreğinin için­den çıkan, yüreğimizin bir parçası çocukları duru, güvenilir ve sevgi yumağı olarak görüyordu. Çocuklarla karşılaştığında: "Bakın ne kadar tatlı, ne kadar güzel çocuklar! " diye sevincini bölü­şüyordu. "Onlar, geleceğimizin umududurlar. Onlara sevgi eke­lim ki, sevinçle büyüsünler" öz­deyişiyle duygularını dile getiri­yordu. Atatürk, "Çocuklar özgürce konuşmalı, düşünceleri­ni söylemelidirler" diyordu. 0, Türk çocuklarına ve gençlerine gü­veniyordu. "Ben elde ettiğimiz bu mutlu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. "Cumhu­riyeti biz kurduk onu yaşatacak olan sizlersiniz" diyerek ço­cuklara / gençlere sorumluluk ve­riyordu. Ulusal aydınlanmamı­zın meşalesi öğretmenlerin, ge­leceğimizin güvencesi, gözbe­beklerimiz çocuklarımızı en iyi şe­kilde yetiştireceklerine inanıyor­du. Öğretmen ve çocuk bir bü­tünün parçalarıdır. 0, şehit çocuklarına, zeki ve çalışkan ço­cukların okumalarına destek olu­yordu. Sanatsal yetenekli ço­cukları yurtdışına eğitime gön­deriyordu. Çocuklar da Atatürk'ü çok sevdiler. Küçük bir çocuğun: "Bu kalp seni unutur mu Atam!.." sözünün anlam zenginliğine ne denilebilir ki!.. ÖZET: Atatürk, ulusuna güven verdi. Ordularını peşinden sürük­leyerek kurtuluşu gerçekleştirdi. Yenileşme, gelişme ve çağdaşlaşma için öğretmenlere ulusal aydınlatma sorumluluğu verdi. Ülkenin çiçek bahçeleri, solmayan gülleri, çocukları çok sevdi. O, öğ­retmenleri ulusal eğitimin vazge­çilmez mimarları; çocukları da yarınların umudu olarak görüyordu. O günlerin güzelliklerine bakın, bir de bugünlere!.. Çocuklar basın ve TV’ de haberleri izliyorlarmı; büyüklerine güvenlerini sorguluyorlar mı: ülkenin içinde bulunduğu ortamı görüyorlar mı, diye acı acı düşünüyorum…
* * * * * * * * * * * * *
KAYNAK: Cumhuriyet Gazetesi, 18.09.2008


4 Eylül 2008 Perşembe

Mustafa Kemal ATATÜRK İçin Dedilerki:

(1922'de Türk ordularının zaferi neticesi Anadolu'daki emelleri gerçekleşmeyen İngiltere'nin Türk düşmanı olarak bilinen Başbakanı Lıoyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştır):
'Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemâl'in dehasına karşı elden ne gelirdi.
(D. Lloyd George, İngiltere Başbakanı, 1922)

Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir.
(Eleftherios Venizelos, Yunanistan Başbakanı, 1933)

Bir insana ölümünden sonra bu derece sevgi ve yas gösterileri yapılması milletler tarihinde az görülen şeylerdendir.'
(ATHİNAİKA, Atina, 12 Kasım 1938)

'Atatürk'ün Türkiye'de yaptığını hiçbir tarafta, hiçbir kimse yapmadı: Ne Cavour, ne Cromwel, ne de Washington... Atatürk'ün bulduğunu, hiç kimse bulmadı ve Atatürk'ün yaptığını da hiç kimse yapmadı. İlham ettiği kimselere ve kendi prensiplerine göre yarattığı yeni kuşak, O'nun eserine devam edecektir.'
(Tipos Gazetesi)

İngiliz, Fransız ve İtalyanları Anadolu'dan uzaklaştırıp bizi de yenince,, karşımızda sıradan bir adam bulunmadığını ve O'nun gerçek yaratıcı kudretini kavramaktan uzak kalmış olduğumuzu kabul ettik. (1938)
(Yorgi PESMAZOĞLU, Yunan Ekonomi Başkanı)

Çok, pek çok devrimciler görüldü. Fakat hiçbiri Atatürk'ün cesaret ettiği ve muvaffak olduğu şeyi yapmadı.'
(Messager D'Athenes, Yunanistan Gazetesi, 11 Kasım 1938)

Tarih, silinmez harflerle bu devlet adamın ismini hakedecektir. Atatürk bir halk adamıdır. Kırılmaz azmi, keskin zekâsı ve kudreti kendisini yendiği alın yazısının önüne getirmiş, böylece yeni Türkiye'nin yaratıcısı olmuştur.
(Yugoslavya, Politika Gazetesi, 11 Kasım 1938)

Sakarya Savaşı, Sakarya Zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. O zamanlar, kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemezmiyim, onun ruhuna kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım?
(Habib BURGİBA, Tunus Devlet Başkanı, 1965)

Atatürk, tarihin her devresi için, insanlığın bir mucizesidir.
(Suriye)

Atatürk'ün ölümü yalnız Türk Milleti için değil, onun örneğine çok muhtaç olan bütün Doğu milletleri için en büyük kayıptır.
(ELEYYAM Gazetesi, Şam- 1938)

Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimenin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi. Hayatını milleti'nin mutluluğuna adadı, bu uğurda genç yaşda hayata gözlerini kapadı.
(Elifba Gazetesi, Şam- 1938)

O'nun ölümü, dünya için de derinliği ölçülmez bir kayıptır.
(Sovyetler)

Adı, Türk Milleti'nin millî kurtuluş savaşında ve Türkiye'nin siyasi alanda yeniden örgütlenmesine gayet sıkı bir surette bağlı olan Kemal Atatürk'ün ölümü gerek Türkiye için, gerekse bütün dostları için derinliği ölçülmez bir kayıptır.
Türk Milleti'nin en samimi dostları arasında bulunan Sovyetler, zamanımızın bu örneksiz devlet adamının öneminden dolayı derin bir acı içindedirler.
(İzvestia Gazetesi, Moskova, 1938)

Atatürk, dünya üzerinde yeni bir devir açmış bir insandır. Ben, O'nun Türk kadınlarına hak vererek ve bir ülkede anayı, yakışır olduğu yüceliğe eriştirerek Batı'ya ders verdiğini nasıl unuturum.
(Uluslararası Kadınlar Birliği Delegesi, Prenses Aleksandrina)

Romanya'da Atatürk'ün ölüm haberi geldiği gün, bütün okullarda dersler tatil edildi.
(Romanya-Rador Ajansı: Bükreş)

Milletimiz, en büyük Türk'ün karşısında kederli bir saygı ile eğilmektedir.
(Romanya)

Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir. Siz O'na yaklaştıkça o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza değin aynı kalır. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır.
(Arriba Gazetesi, Portekiz, 1938)

Uzun bir yol aşılmış, yüce bir eser ortaya konmuş, bir çok zaferler elde edilmiştir. Bütün bunlar Atatürk'ün eseridir.
(Polanya, Kurjer Warzavski Gazetesi)

O, Türkiye'yi kurmakla bütün dünya uluslarına Müslümanların seslerini duyuracak kudrette olduğunu ispat etti. Kemal Atatürk'ün ölümüyle Müslüman dünyası en büyük kahramanını kaybetmiştir. Atatürk gibi bir önder önlerinde bir ilham kaynağı olarak dikildiği halde Hind Müslümanları bugünkü durumlarına hâlâ razı olacaklar mı?
(Muhammet Ali Cinnah-Kaidiâzam, Pakistan Cumhurbaşkanı, 1954)

Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O'nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik.
(İkbal, Pakistan Millî Şairi)

'Atatürk'ün yaptıkları insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O; büsbütün başka bir insandı.'
(El-Mısri Gazetesi, Mısır, 11 Kasım 1938)

Türkler, Atatürk'ü olağanüstü bir tutkunlukla seviyorlar.
Bursa'ya giderken trende rast geldiğim bir çocuğa İstanbul veya Ankara'dan hangisini sevdiğini sordum. Çocuk Ankara'yı sevdiğini söyledi. Nedenini sorduğumda: 'Ankara'da Atatürk bulunduğu için..' cevabını verdi.
(Mısır, El Bela Gazetesi)

Yüzyılımızda, 'olmayacak hiçbir şey yoktur' şeklindeki tarihi gerçeği isbatlayan ilk adam olmuştur.
(Eski Ujsag. Macar.)

Budapeşte, 20 (a,a) - Macar ajansı tebliğ ediyor:
Başvekil İmredi, Atatürk'ün cenaze törenini yapılacağı 21 Kasım Pazartesi gününü Macaristan'ın millî yas günü sayarak bütün memlekette resmi binalara siyah bayraklar çekilmesini emretmiştir. Harbiye Nazırı ve Budapeşte Belediye Reisi de, askeri binalar ve belediye binaları için aynı kararı almışlar ve Belediye Reisi ayrıca, halkı da siyah bayrak çekmeye dâvet etmiştir.
(Namzetti Ujsang Gazetesi, Budapeşte-1938)

Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. Dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir.
(An Nahar, Beyrut)

Yüzyıldanberi Küçük Asya'nın çıkardığı en büyük lider.
(The Japan Chronicle, Kobe)

'Hayatının sonuna kadar milleti'nin mutlak güveni ile kurduğu devletin başında muzaffer kumandanının kişiliği, eşi görülmemiş bir karakter örneğidir.'
(Comte Carlo Sforza, İtalya Eski Dışişleri Bakanı)

Üstün iradesi, tükenmez cesareti ve eşsiz seziş ile hasımlarını dize getirdi. Fazilet ve ciddiyeti, üç yılda memleketine yalnız askeri, aynı zamanda tam ve doyurucu bir siyasi zafer kazandırdı.
(F. Perrone Di San Martino, İtalyan Yazarı)

'Atatürk'ün ölümü ile dünya büyük bir liderini kaybetti.'
(Gazeta Del Popolo Gazetesi, İtalya, 11 Kasım 1938)

(Lozan Üniversitesi salonunda, Lozan Türk Talebe Cemiyeti'nin hazırladığı törende.)
'Siz Türk gençleri, bugün Büyük Şef'inizi kaybettiğinizden dolayı ne kadar ağlasanız haklısınız. Üniversite, sizin bu büyük yasınıza katılmaktadır. Atatürk'ün bu Büyük Adam'ın hayatını burada az bir vakit içinde bildirmeye imkân yoktur. Bu dâhinin, vatanının tarihinde işgal ettiği parlak sayfaları size hatırlatmak isterim. Türkiye'yi yaratan, tarihimizin bu en Büyük Adam'ın başımı en derin hürmetle eğerek selâmlarım.'
(Profesör MORRF)

'Atatürk, bir medeniyet kaynağı idi.'
(İsviçre)

Modern Türkiye'nin yaratıcısı Kemal Atatürk'ün eserleri, memleketi için yaptıkları İsveç'te çok iyi bilinmektedir. Atatürk'ün liderliği altında Türkiye'nin kalkınmasını, fevkâlâde ileri hamlelerini hayranlıkla takibettik. Atatürk'ün, hukuk alanında olduğu gibi, diğer alanlarda da getirdiği reformlarla Türkiye, içinde bulunduğu çok zor durumdan kurtarılıp kuvvetli ve güvenilir temeller üzerine yerleştirilmiştir.
(ERLANDER, İsveç Başbakanı)

'Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkılâpçı olmuştur.'
(Ben Gurion, İsrail Başbakanı, 1963)

'Atatürk, askeri dehâ ile devlet adamı filozof dehâsını toplamıştır.'
(İspanya)

İslam dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk'ü hatırlamalı ve utanmalıdırlar.
(Tahran Gazetesi, İran, 1939)

Atatürk'ün ölümü dolayısı ile Kraliyet Sarayı Şehinşâhi ve hükümet bir ay resmî yas ilân etmiştir. Majeste Şehinşah, gömme töreninin sonuna kadar İran'da askerî ve resmî binalar üzerinde ve yabancı ülkelerdeki İran temsilciliklerinde bayrakların yarıya indirilmesini emir buyurmuşlardır. Bu irade-i Şehinşahî bugün bütün gazetelerde ilân edilmiştir.
(Tahran)

Bugün Türkiye, büyük ve yeni bir memlekettir. Ve savaş sonrasının dehşet, sefalet ve bitkinliğinden çıkmış olan bu yeni Türkiye, Atatürk'ün dimağında vücut bulmuştu. O, bu Türkiye'yi kendi elleriyle dünyaya getirdi.
(Dela Mail Gazetesi)

Kadınlar başka hiçbir ülkede bu kadar hızla ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu derece değişmesi, tarihte, gerçekten eşi olmayan bir olaydır.
(İngiliz, Daily Telgraph Gazetesi)

Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletler önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.
(Bayan Sucheta KRIPALANI, Hint Parlamento Heyeti Başkanı)

Denilebilir ki onsuz, İslâm alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti.
(Fransız, Berthe Georges-Gaulis)

Atatürk öldü. Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O'nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felâketinin içine sürüklemişlerdir.
(Fransız Gazetesi Sanerwin)

Tarih çok büyükler gördü. İskenderler'i, Napolyon'ları, Washington'ları gördü. Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı.
(L'Illustration, Fransa)

'Atatürk, yirminci yüzyılın en büyük mucizesidir.'
(National Tidence Gazetesi, Danimarka, 11 Kasım 1938)

Eğer tarih bir kalbe sahip olsaydı, Mustafa Kemal'i mutlaka kıskanırdı.
(Tchang Yang Yee Pan Gazetesi, Çin, 1958)

'Atatürk, bütün Asya kıtasının Ata'sıdır.'
(Çin)

'Biz Çinliler, hepimiz bu yasa katılıyoruz. Zira büyük bir milletin, çok sevilen Büyük Ata'sının ölümü, yalnız Türkiye için değil, aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır.'
(Çin Basını)

'Hiç bir ülke, Atatürk'ün Türkiye'sinin gördüğü değişiklikleri bu kadar hızlı bir şekilde görmemiştir. Bugünün Türkiye'sinin tarihi Mustafa Kemal'in tarihidir.'
(Dness Gazetesi, Bulgaristan, 11 Kasım 1938)

Türkiye'nin uluslararası ünü, prestij ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir.
Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk'tür.
(Libre Belgique Gazetesi)

Bir yenilginin uçurumuna düştüğü halde, ilkin neticesiz sanılan İstiklâl Mücadelesini yapan Türk Milleti, önünde saygıyla eğilmeden bu satırlara son veremez.
Zafer neşesiyle kendinden geçmiş bir diplomasinin kararını 'hayır' diyerek yırtmak ve yüzlerine fırlatmak örneğini biz Almanlar, Türklere borçluyuz.
(Alman Askeri Dergisi Vissen Und Vehr)

Benim üzüntüm iki türlüdür; önce böyle büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm. İkinci üzüntüm ise, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır.
(Franklin ROOSEVELT, A.B.D. Başkanı)+










Yeni Eğitim Yılı Başlarken / İ. GÜRŞEN KAFKAS


Yeni Eğitim Yılı Başlarken
 / 
İ. GÜRŞEN KAFKAS – Cumhuriyet, 04.09.2008 

Çağdaş Türkiye'yi yaratacaklarına inandığımız, yarınların güvencesi sevgili çocuklarımızın 2009 eğitim yılı başlıyor. Geleceğimizin umut ışığı çocuklarımıza ve öğretmenlere başarılar diliyorum. Onlar insanı insan yapan sosyal olgunun yeri olan okullarına koşuyorlar. Ülkemizde farklı siyasi ve sosyal düşüncelerin çatıştığı bu yoğun ortamdan eğitimimiz de etkilenmektedir. Eğitimimizin sorgulanacak bir dizi sorunu çözüm beklemektedir. Cumhuriyetimizin kazanımlarından olan Atatürk ilke ve devrimleri ile Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) yıpratılmaktadır. Laik eğitimin tartışıldığı bir ortamı yaşıyoruz. 2008 eğitim yılı laikliğe aykırı eylem ve uygulamalarla sıkça televizyon ve basında yer aldı. Türbanlı törenler, küçük öğrencilerin ilahi grupları, okullarda mescit gibi uygulamalar toplumu zedeleyen ve geren örneklerdir. Çağdaş bir ulus olmaktan uzaklaşmanın görüntüleri ibret vericidir. Geleceğimizin güvencesi çocuklarımızı en iyi şekilde, çağdaş düzeyde yetiştirmek ulusal zorunluluktur. Kalkınmış ülkeler bilim ve teknikte hızla yol almaktadırlar. Ülkemizde ise bilim ve bilim dışı eğitim tartışılmaktadır. Geçmişin ezbere dayalı, sorgulanmayan, tartışmayan eğitimi yerini, bilimseli sorgulayan, uygulayan ve üreten eğitime bırakmalıdır. Bu yöntemle geleceğin nitelikli insanı, nitelikli yetişerek birer kültür savaşçısı olacaktır. Bulunduğumuz coğrafyadaki siyasi karmaşanın sürekliliği nedeniyle çocuklarımızın ulus devlet bilinciyle yetiştirilmesi ve zihinlerine barış çiçeğinin işlenmesi isteğindeyiz. Eğitimimizde cemaat/tarikat baskısıyla siyasi karmaşa yaşanıp eğitim bir silah olarak kullanılmamalıdır. Bireylerin anayasal hakkı olan eğitim yeterince uygulanamamıştır. Oysa eğitim bir hazinedir ve tüm bireyler bu hazineden yararlanmalıdırlar. Okumaz yazmazımızın yüzde 15-20'lerde olması "Haydi Kızlar Okula", "Ana Kız Okulluyuz" kampanyaları, eğitimimizin geriliğinin kanıtıdır. Atatürk'ün "Düşlerim eğitimle gerçekleşecek" özdeyişi 86 ve yıllık Cumhuriyetimizde istenilen düzeyde gerçekleşemedi. Eğitimimizde amaç, çağdaş ve nitelikli insan yetiştirmektir. Bu nedenle eğitimimiz bilimsel, akılcı ve da üretken bir dönüşüm evresinden geçirilmelidir. Öğretmen ve öğrenci eğitim ve öğretimde dört duvarın dışına çıkabilen, uygulayan, araştıran ve sorgulayan bir yapıda olmalıdırlar. Okullar bilginin yanında bedensel, zihinsel, sanatsal yetenek geliştirici eğitime de kucak açmalıdır. Spor, resim, müzik, ti¬yatro vb. alanlarda okulöncesinden başlayarak, yetenekli öğrenciler izlenmeli, desteklenmeli ve yetenekleri ile başarıya ulaşmaları sağlanmalıdır. Pekin Olimpiyatları öncesi bu tür çalışmalar yapılıyor olsaydı daha nitelikli, daha başarılı bir sonuca ulaşılırdı. Yetenekli öğrencilere devlet, sivil toplum kuruluşları, şirketler ve yerel yönetimler de burs vererek destekte bulunmalıdırlar. Devşirme yoluyla sporcuların başarıları ile övünmek yerine, kendi çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. Öğrencilerin alan seçiminde bilginin yanında yeteneğe de ağırlık verilmelidir. "En güzel Meslek isteyerek severek yapılan meslektir. Gençler, farklı bir eğitimle, farklı bir geleceğe yönelip fark edilmek istiyorlar." Eğitimimiz çözüm bekleyen sorunlar yumağı ile boğuşurken, dinsel eğitime yöneliş uygulamaları ve kadrolaşma endişe ile izlenmektedir. Yenileşmeci ve bilimsel bir eğitim uygulaması beklenirken, Türkçemizin yabancı diller karşısında uğradığı kirlilik durumu, içimizi acıtıyor. "Türkçe giderse Türkiye gider." özdeyişinin anlam bütünlüğüne ben de katılıyorum. "Meslek lisesi, memleket meselesi" sloganında gerçek payı vardır. Bu okullar işsel ve işlevsel okullar olarak düşünülmelidir. "Yaparak, yaşayarak, üreterek" eğitim veren meslek liseleri işlevsel meslek okullarıdır. İmam hatip ve benzeri okullar ise işsel okullar olup imam ve hatip yetiştiren ve üretimle ilgisi olmayan okullardır. Nüfusumuzun yüzde 10 'unun engelli olduğu, istatistiki verilerden anlaşılmaktadır. Engellilere yasalarla verilen hakların ve eğitim desteğinin sınırlandırıldığını okuduğumda üzüldüm. Birçoğu yoksul ailelerden 7.5 milyon insanımızın eğitimine ve topluma kazandırılmasına destek olmak, devletin anayasal görevidir. Öğretmen eğitimi ve öğretmen sorunları, öteden beriye tartışılan bir konudur. Yeterli düzeyde formasyon almamış bireylerin öğretmen olması düşündürücüdür. Öğretmen Personel Yasası çıkarılmalı ve öğretmen eğitimi yeniden düzenlenmelidir. ÖZET: Geleceğe yapacağımız en büyük yatırım, kuşkusuz eğitime yapılan yatırımdır. Gençlerimiz . başarılı bir gelecek ve başarılı bir kariyerin düşündedirler. Eğitimimizde dogma veriler değil, bilim ve fennin önde tutulduğu ve akla dayalı yöntemler yer almalıdır. Geleceğinden kaygı duyan bir gençlik yerine, kendine güvenen, dünya gençleri ile her alanda yarışabilen başarılı ve nitelikli gençler yetiştirilmelidir. Ülkemiz insanına en iyi hizmet ona en iyi eğitim vermekle olacaktır. Eğitimin okul öncesinden başlanarak on iki yıla çıkanlması, ders kitaplarının çağdaş ve bilimsel bir yapıda yeniden ele alınması, taşımalı eğitimin doğal koşullarının gerektirdiği yerlerde uygulanması, toplumsal isteğimizdir. Sorunlara çözüm umudu ve beklentisiyle 2009 eğitim ve öğretim yılının ülkemize, öğretmenlerimize, sevgili öğrencilerimize başarı ve huzur getirmesini diliyorum.