Köy enstitüleri, kırsala, köylüye, kız çocuklarına öncelik tanıyan eğitim kurumları olarak, öğretmen-öğrenci ayrımına son verme çabasındadır / Mualla Ulusavaş
ATATÜRKÇÜLÜK
VE KÖY ENSTİTÜLERİ
1.07.1940 tarihli İlköğretim
Genel Müdürlüğü genelgesinde belirtildiği gibi: “Köy
Enstitülerindeki öğretmen ve öğrenciler Cumhuriyetçilik,
Ulusalcılık, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik
ilkelerini Türk Milletinin yükselmesi için ana ilkeler bilerek
çalışacaklar, bu ilkeleri hiçbir engel tanımadan hayata
uygulayan insanlar olacaktır”
Bu
ilkeler:
DEVLETÇİ
EĞİTİM
Cumhuriyetin ilk yıllarında 1926
Genelgesiyle tüm eğitim masrafları devletçe üstlenilmiştir.
Parasız yatılı olan enstitülere devlet, hazine arazisi ve başlıca
üretim araçlarını teslim etmiştir. Özkaynaklı ve özyönetimli
kurum olarak köy enstitülerinin açılma nedenlerinden biri,
tarımsal ekonomiyi güçlü kılma çabasıdır. Ayrıca, “iş
kollarında çalışan insanların bilgi ve teknik yardıma
gereksinimleri olduğundan, çıktığı kaynağa enerji olarak dönen
bir yardım sağlanma gereksinimi duyulmuştur. Devlet bu kaynağı
köy, enerjiyi ise Köy Enstitülü eğitimciler olarak görmüştür.
Ülkenin bağımsızlığı ancak bağımsız bir ulusal ekonomi ile
mümkün olduğundan devlet kalkınmada kendi kaynaklarına
dayanıyordu”(17).
HALKÇI
EĞİTİM
Halkçılık, Atatürk'ün
deyimiyle, “ulusu kendi yazgısına egemen kılmak” anlamında
olup, ‘Halkçılık’ ilkesi demokrasi kavramıyla eş anlamda
görülmektedir”(11). Köy enstitüleri, kırsala, köylüye, kız
çocuklarına öncelik tanıyan eğitim kurumları olarak, fırsat
eşitsizliğini giderme; öğretmen-öğrenci ayrımına son verme
çabasındadır. Okuldaki demokratik eğitim ortamı, köy yaşamının
demokratikleşmesine katkı sağlamıştır. Bu ilkeye göre,
egemenlik, kayıtsız, koşulsuz ulusundur ve hiçbir birey, gurup ya
da zümreye ayrıcalık tanınamaz; tüm yurttaşlar yasa önünde
kesinlikle eşittir. Seçkin azınlık eğitiminden kitle eğitimine
geçişi sağlayan bu ilke eğitimde fırsat ve olanak eşitliğini
yaratmaktadır.
ULUSALCI
EĞİTİM
Atatürk’ün ulus tanımı
:“Türkiye Cumhuriyetini kuran halka, Türk ulusu denir”. Hiçbir
ayrımcılık izine rastlanmayan bu bütünleştirici yaklaşım
eğitime yansıdığında, köy enstitülerinde olduğu gibi kültürel
mozaiği zengin okul yapısı ortaya çıkmaktadır. “Ulusal
eğitim, bir ulusun tarihsel, toplumsal, siyasal, kültürel yapısına
uygun olan ve ihtiyaçlarını karşılayan eğitimdir... Enstitüler,
Türk eğitimcilerinin yarattığı, bağımsız bir ülkenin eğitim
kurumlarıdır (17). “Bir ulus varlığını ve haklarını korumak
yolunda bütün gücü ile, yalnız kendi gücüne dayanarak ayağa
kalkmazsa, tutsaklıktan kurtulamaz. Bunun için siyasal çabalardan
çok, toplumsal çabalara önem vermeliyiz” görüşünde olan
Atatürk, bağımsızlığı hedeflemektedir. Enstitülerde, yöresel
özelliklere göre farklı programlar uygulanmış, bu farklılığın
kazanımları enstitüler arasında paylaşılarak kültürel
zenginlik ve bütünlük sağlanmıştır.
CUMHURİYETÇİ
EĞİTİM
Atatürk’e
göre, “Cumhuriyet, ulusal egemenlik temeline dayanan halk
hükümetidir"; eğitimin amaçlarına, cumhuriyeti koruyan,
savunan yurttaşlar yetiştirmek olarak yansımıştır. Cumhuriyetçi
yeni bir öğretmen kuşağı, halkın sosyal ve politik katılımını
sağlama bilincinin yayılması, yeniliklerin benimsenmesi yönünde
öncü görev üstlenmiştir. Bu görev öğretmenlere I. Eğitim
kurultayında Atatürk tarafından şöyle verilmiştir: “Gelecekteki
kurtuluşumuzun saygıdeğer öncüleri! Yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır. Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür
nesiller ister.” Köy enstitüsünde temel amaç, Cumhuriyeti,
Devrimleri’ni geniş halk kitlesine yaymak; Türkiye
Cumhuriyeti’nin egemenlik sahibi bireylerini egemenliğini kullanır
duruma getirmek; "kulluk"tan, "yurttaş"lığa
geçişi sağlamaktır.
LAİK
EĞİTİM
Her türlü inanç sistemi
karşısında yansızlık anlamına gelen “laiklik”, dini insan
ile Tanrı arasında özel bir mesele olarak gördüğünden vicdan
özgürlüğünü koruyan ve dinsel sömürüyü önleyen bir
ilkedir. “Laik eğitim, dogmalardan arınmış, bilimsel temellere
dayalı, bireyi kul değil, üretken bir yurttaş yapan eğitimdir”
(15). Lâiklik, kişiye ait dinsel tercihlerin kişiye özel alanda
kalması gereğidir; Kişisel tercihlerin kamusal alana taşınması;
ayrımcılık sonucunu doğurur. Oysa ayrımcılığın giderilmesi
için kız çocuklarına girişte öncelik tanınan “Köy
enstitülerinde inançlarla ilgili hiçbir baskı olmaması; ibadetin
ne engellenmesi ne de teşvik edilmesi; dinsel sömürüye izin
verilmemesi; öğrencilerin yaşamın gerçek sorunlarıyla başetmeyi
öğrenmesi; eğitimin bilim-teknoloji-sanat izdüşümünde
gerçekleşmesi laik eğitime örnektir” (10; 22).
DEVRİMCİ
EĞİTİM
Atatürk'ün siyasası,
"bağımsızlık içinde toplumsal devrimler yoluyla çağdaş
uygarlığa ulaşmaktır”. Bunun için toplumsal kalkınma
gereklidir. Kalkınmanın ilk koşulu ise, tam bağımsızlık,
kendine dayalı gelişme olanağı yaratılması, öz kaynakların
değerlendirilmesidir. Birey ne denli bağımsız gelişme
olanaklarına sahip olursa, toplumda o denli bağımsızlaşıp,
özgürleşerek gelişebilir. Eğitimde devrimcilik, köy
enstitülerinde olduğu gibi bireyi ve toplumu özgürleştirmeyi
hedefleyen, değişime ve gelişime açık, yineleyici değil
yenileyici eğitimdir; her türlü dogma ve tabulardan uzak,
bilime-teknolojiye ve insan emeğine dayalı sorun çözücü
üretkenliği kazandıran eğitimdir.“Köy Enstitülerinde teori
ile pratiği birleştiren, insanı ve çevreyi değiştiren, daha iyi
bir yaşama düzeyine yönelten devrimci eğitim imecesi
gerçekleştirilmeye çalışılıyordu” (5).
SONUÇLAR
VE ÖNERİLER
Öğretmen yetiştiren bir kurum
olarak köy enstitülerinin gerek yasal temellerinde, gerek ilke ve
uygulamalarında Atatürkçü İlkelere uygun olduğu görülmektedir.
Öğretmen Yetiştirme Sisteminin bugünkü sorunlarını çözmede
geçmişteki zengin eğitim deneyimlerimizden yararlanılması
yerinde olur. Yalnızca öğretmen eğitiminde değil, diğer tüm
eğitim kademelerinde bireylerin Atatürkçü ilkeler doğrultusunda
üretkenlik ve sorumluluk kazandıran bilgi, beceri ve tutumlarla
donatılması ve toplumsal sorunların çözümünde
görevlendirilmesi, köy enstitüleri felsefesinin yaşatılması
anlamındadır. Başaran’ın da işaret ettiği gibi(6), “Geri
kalmış yaşamın zincirlerini kırmak, halkı kendini
yönetebilecek, daha çok, daha iyi üretebilecek, ürettiklerinin
bölüşümünü denetleyebilecek düzeye ulaştırmanın yolu, ulus
olma, insan olma ve insanca yaşama davasıdır bu!”. Çağdaş
uygarlık düzeyine ulaşmanın önkoşullarından biri, tüm
yurttaşlara yaşamsal becerileri kazandırıcı temel eğitim
hizmetinin gerçekleştirilmesidir. Aşağıdaki çözüm önerileri
sunulmuştur:
Eğitim sistemi açık sisteme
dönüştürülerek, toplumun gereksinme duyduğu nitelikleri
bireylere kazandırabilecek düzeye getirilmelidir. Tamamlanmamış
bir kalkınma projesi olarak, çağdaş uygarlığa erişilmesini
amaçlayan köy enstitüleri gibi başarılı deneyimlerden yeterince
yararlanılabilmelidir.
Öğretmen yetiştirme Atatürk
ilkeleri doğrultusunda sürekli bir devlet politikası haline
getirilmelidir. “Öğretmen yetiştiren kurumların, köy
enstitüleri gibi, bölgesinin kültür merkezi olması
sağlanmalıdır… bu kurumlara üstün başarısı ve rehberlik
yeterliği kanıtlanan öğretim elemanları atanmalıdır”(20).
Öncelikle anahtar öge “temel
eğitim öğretmen”i yetiştirme sürecinde ülke genelinde
bütünlük ve tutarlılık sağlanmalıdır (18).
Atatürk, açtığı çağın tüm
sorunlarına çözüm getireceği iddiasına kalkışmamış,
geleceğin kuşaklarına çağdaş dünyada geleceğin özgürlük
kapılarını açan bir miras bırakmıştır. Büyük Ata’nın
sözleriyle bitiriyorum. “Benim gerçek mirasım
akıldır,bilimdir... Hayatta her şey için, uygarlık için, yaşam
için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir,
fendir.Bilim ve tekniğin dışında yol gösterici aramak
aymazlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmadır”.
* * * * * * * * * *
Kaynak:
https://www.aydinlik.com.tr/ataturkcu-ogretmen-ve-koy-enstitusu-2-ozgurluk-meydani-aralik-2017-2
Atatürkçü
öğretmen ve Köy Enstitüsü-2- - 10.12.2017