25 Nisan 2018 Çarşamba

KÖY ENSTİTÜLERİ ve 17 NİSAN MUTLULUĞU!

KÖY ENSTİTÜLERİ ve 17 NİSAN MUTLULUĞU!

Nevzat Çağlar Tüfekçi / 17/04/2017 / Bodrum Yarımada Günlük Siyasi Gazete
Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 yılında çıkarılan, 3803 sayılı yasayla kuruldu. Amacı da, eğitim yoluyla köyün ve köylünün kalkındırılmasıydı. “Nitekim bu kurumların, kuruluşlarından kapanışlarına kadar geçen on küsur yıllık faaliyet süresi içinde; etki alanlarına giren köylerin şaşırtıcı bir hızla kalkınmalarının yanında, buradan çıkanlardan ülkede seçkin bir yazarlar grubunun yetişmiş olması bile bu enstitülerin verimlilik gücünü kanıtlamaya yetmektedir.” ( Prof. Dr. Adil İzveren, Toplumsal Törebilim, Ankara, 1980)
CHP iktidarda ve İsmet İnönü Cumhurbaşkanı’dır. İnönü, Milli Eğitim Bakanlığı önerisini, 28 Aralık 1938 tarihinde, Hasan Ali Yücel’e götürür. Yücel’in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla, Yücel ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç elele vererek, ‘Köy Enstitüleri’ projesini hayata geçirirler. Türkiye’de ilk defa bir aydınlanma hareketi başlamış oldu. Bu hareket ve eğitim modeli, kısa süre içinde toplumsal bilincin oluşmasının ve uyanışın da ana unsuru oldu.
Toplumsal yapı olarak köyün, birey olarak köylünün uyanmasından rahatsız olan toprak ağaları/feodal güçler; Köy Enstitülerinin kapatılması için fırsat kollamaya başladılar. Bu güçler emellerine, 1950 yılında iktidara gelen DP zamanında kavuştular. Köy Enstitüleri 1954’de çıkarılan 6234 sayılı yasayla temelli kapatıldı.
Köy Enstitülerinin kapatılmasından sonra, bu uygulamanın mimarlarından, Milli Eğitim Bakanı olarak Türk toplumuna önemli hizmetlerde bulunan Hasan Ali Yücel, 19 Nisan 1954 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, “Bir Bayram Günü”başlıklı yazısında, enstitüleri şöyle değerlendiriyordu: “Şimdi bu 14 yıl içinde Köy Enstitülerinden alınan sonuçları görelim. Memleketin 20’den fazla bölgesinde, çocuklarımızın kendi emeğiyle kurulmuş birer okuma-yatma-yemek yeme yerleriyle atölyeleri, sahneleri, spor sahaları, ulusal ve uluslararası konularda heykelleri ve resimleri, amfileri, ağaçlıkları ve tarlaları, suları ve elektrikleri ile köy hayatının icapları ihmal edilmeyerek yapılmış örnek duraklar ve ocaklar… Köy Enstitülerinden çıkan köylü çocuklarımızın memlekete nasıl canla başla hizmet ettiklerini göstermek için bir iki sayı vermek istiyorum. 1938-1939 ders yılında Türkiye İlkokullarında 813.532 öğrenci vardı. Bunun 500 bin’e yakını şehirlerde, geri kalanı köylerdeydi. Oysa bugün şehirlerde 560.148, köylerde 1.221.740 öğrenci vardır. Bunu halen çalışmakta olan 17.251(Kadın: 1308-Erkek: 15.943) Köy Enstitülü öğretmenimize borçluyuz. Bunu söylemekle, diğer 17 bin öğretmenimizin hizmetlerini küçümsemek istemiyorum. Fakat onlar da takdir ederler ki Enstitülü arkadaşları olmasaydı bu yüksek başarıya erişmek, uzun yıllar bizim için mümkün olmazdı.”
Köy Enstitüleri uygulamasının toplumumuzun gelişmesinde, sosyal ve kültürel açılardan yararlarını yadsıyamayız. Kalkınmakta olan birçok ülkenin örnek eğitim modeli olarak aldığı Köy Enstitülerinin, “Geri kalmış/gelişmemiş bir ülkede, eğitim yoluyla toplumsal kalkınmanın, en sağlam ve en uygun bir yol olduğu”; yabancı düşünür, gazeteci, eğitimci ve politikacı pek çok kimse tarafından da kabul edilmiştir. 
Enstitüler, gerici feodal güçlerin baskısıyla kapatılmasaydı ve uzun yıllar devam etseydi ne olurdu? Toplumsal gelişmişlik ve eğitim düzeyi daha ileri konumda olurdu. Eğitim sistemimiz bugün içinde bulunduğu bu sorunları yaşamazdı. Köy Enstitüsü modelini bugün için uygulayabilir miyiz? Bu da mümkün değil. Amaç ve işlev yönünden, eğitim felsefesi bakımından bu sistemden, bugünkü eğitim sistemimize aktarabileceğimiz bazı şeyler olduğuna inanıyorum…
Bugün Köy Enstitülerinin 77. Kuruluş yıldönümü. Köy Enstitüleri, aydınlanma anlamında, bir mutluluktur!






Hiç yorum yok: