KÖY ENSTİTÜLERİ ve 17 NİSAN MUTLULUĞU!
Nevzat
Çağlar Tüfekçi / 17/04/2017 / Bodrum Yarımada Günlük Siyasi
Gazete
Köy
Enstitüleri, 17 Nisan 1940 yılında çıkarılan, 3803 sayılı
yasayla kuruldu. Amacı da, eğitim yoluyla köyün ve köylünün
kalkındırılmasıydı. “Nitekim
bu kurumların, kuruluşlarından kapanışlarına kadar geçen on
küsur yıllık faaliyet süresi içinde; etki alanlarına giren
köylerin şaşırtıcı bir hızla kalkınmalarının yanında,
buradan çıkanlardan ülkede seçkin bir yazarlar grubunun yetişmiş
olması bile bu enstitülerin verimlilik gücünü kanıtlamaya
yetmektedir.” (
Prof. Dr. Adil İzveren, Toplumsal Törebilim, Ankara, 1980)
CHP
iktidarda ve İsmet İnönü Cumhurbaşkanı’dır. İnönü, Milli
Eğitim Bakanlığı önerisini, 28 Aralık 1938 tarihinde, Hasan Ali
Yücel’e götürür. Yücel’in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla,
Yücel ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı
Tonguç elele vererek, ‘Köy
Enstitüleri’ projesini
hayata geçirirler. Türkiye’de ilk defa bir aydınlanma hareketi
başlamış oldu. Bu hareket ve eğitim modeli, kısa süre içinde
toplumsal bilincin oluşmasının ve uyanışın da ana unsuru oldu.
Toplumsal
yapı olarak köyün, birey olarak köylünün uyanmasından rahatsız
olan toprak ağaları/feodal güçler; Köy Enstitülerinin
kapatılması için fırsat kollamaya başladılar. Bu güçler
emellerine, 1950 yılında iktidara gelen DP zamanında kavuştular.
Köy Enstitüleri 1954’de çıkarılan 6234 sayılı yasayla
temelli kapatıldı.
Köy
Enstitülerinin kapatılmasından sonra, bu uygulamanın
mimarlarından, Milli Eğitim Bakanı olarak Türk toplumuna önemli
hizmetlerde bulunan Hasan Ali Yücel, 19 Nisan 1954 tarihli
Cumhuriyet gazetesinde, “Bir
Bayram Günü”başlıklı
yazısında, enstitüleri şöyle değerlendiriyordu:
“Şimdi bu 14 yıl içinde Köy Enstitülerinden alınan sonuçları
görelim. Memleketin 20’den fazla bölgesinde, çocuklarımızın
kendi emeğiyle kurulmuş birer okuma-yatma-yemek yeme yerleriyle
atölyeleri, sahneleri, spor sahaları, ulusal ve uluslararası
konularda heykelleri ve resimleri, amfileri, ağaçlıkları ve
tarlaları, suları ve elektrikleri ile köy hayatının icapları
ihmal edilmeyerek yapılmış örnek duraklar ve ocaklar… Köy
Enstitülerinden çıkan köylü çocuklarımızın memlekete nasıl
canla başla hizmet ettiklerini göstermek için bir iki sayı vermek
istiyorum. 1938-1939 ders yılında Türkiye İlkokullarında 813.532
öğrenci vardı. Bunun 500 bin’e yakını şehirlerde, geri kalanı
köylerdeydi. Oysa bugün şehirlerde 560.148, köylerde 1.221.740
öğrenci vardır. Bunu halen çalışmakta olan 17.251(Kadın:
1308-Erkek: 15.943) Köy Enstitülü öğretmenimize borçluyuz. Bunu
söylemekle, diğer 17 bin öğretmenimizin hizmetlerini küçümsemek
istemiyorum. Fakat onlar da takdir ederler ki Enstitülü arkadaşları
olmasaydı bu yüksek başarıya erişmek, uzun yıllar bizim için
mümkün olmazdı.”
Köy
Enstitüleri uygulamasının toplumumuzun gelişmesinde, sosyal ve
kültürel açılardan yararlarını yadsıyamayız. Kalkınmakta
olan birçok ülkenin örnek eğitim modeli olarak aldığı Köy
Enstitülerinin, “Geri
kalmış/gelişmemiş bir ülkede, eğitim yoluyla toplumsal
kalkınmanın, en sağlam ve en uygun bir yol olduğu”; yabancı
düşünür, gazeteci, eğitimci ve politikacı pek çok kimse
tarafından da kabul edilmiştir.
Enstitüler,
gerici feodal güçlerin baskısıyla kapatılmasaydı ve uzun yıllar
devam etseydi ne olurdu? Toplumsal gelişmişlik ve eğitim düzeyi
daha ileri konumda olurdu. Eğitim sistemimiz bugün içinde
bulunduğu bu sorunları yaşamazdı. Köy Enstitüsü modelini bugün
için uygulayabilir miyiz? Bu da mümkün değil. Amaç ve işlev
yönünden, eğitim felsefesi bakımından bu sistemden, bugünkü
eğitim sistemimize aktarabileceğimiz bazı şeyler olduğuna
inanıyorum…
Bugün
Köy Enstitülerinin 77. Kuruluş yıldönümü. Köy Enstitüleri,
aydınlanma anlamında, bir mutluluktur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder