Köy
Enstitülerinin kuruluş nedenleri / Cengiz Çakır
Bu
yazı Köy Enstitülerinin kuruluş yıl dönümü olan 17 Nisan
tarihinde hazırlanmıştır. “17 Nisan Derneği” tarafından Köy
Enstitüleri kurucularına yöneltilen yazı başlığındaki soruya
en kapsamlı yanıt Beşikdüzü ve Hasanoğlan Köy Enstitülerinin
kurucusu Hürrem Arman tarafından verilmiştir. Sözü değerli
öğretmenimize bırakalım:
“Cumhuriyet
ve üst yapı devrimleri, çalışan, ilkel de olsa üreten
halkımızın, o tarihlerde hemen tümünü kapsayan köylümüze
hiçbir uygarca yaşama, gerekli bir üretim biçimi ve tüketimden
insanca yararlanma olanağı getirmemişti. Ülkemiz feodal ilişkiler
içinde çok azınlıkta olan egemen güçlerin ve köşe başını
tutmuş bulunan ortaklarının çıkarlarını koruyacak bir düzen
içinde yönetilmekte idi. 1935 istatistiklerine göre, nüfusumuzun
yüzde 82’si, sayısı altmış bine varan yerleşme yerlerinde,
her yönden bir ortaçağ yaşamı içinde idi. 14 milyon köylü,
kasaba, şehir ve köylerdeki eşrafa, tüccara, tefeciye,
bürokratlara, ağalara, etkinliklerini sürdüren dede, şeyh gibi
her türden sömürücüye bağlı olduğu halde, ilkel araçlar ve
geleneksel yöntemlerle yaptığı üretimle toplumu ayakta tutan bir
insan gücü potansiyeline sahipti.
KÖY
ÇOCUKLARININ HALİ
Doktorun,
hastabakıcının uğramadığı köylerimizde yaygınlaşan kırıcı
hastalıklarda bile köylümüz evliyanın, üfürükçünün eline
ve çağdışı inanış ve davranışları içinde bırakılmıştı.
Köy yolları, kış aylarında her yerle bağlantıyı yok edecek
nitelikte idi. Köylerin pek çoğunda en ufak bir onarımı bile
sağlayacak alet ve hiçbirinde işlik, usta yoktu.
Köylü
nüfusun okuryazar oranı, erkeklerde yüzde 17, kadınlarda yüzde
4,2 idi. Doğu illerinde bu oran yüzde 1’e kadar düşüyordu.
Kasaba ve şehirlerde yüzde 85’e ulaştırılmış ilköğretim
olanakları yanında bu oran köylerde yüzde 15 idi. Köy
çocuklarının 5’te 4’ü ilkokuldan bile yoksundu.
Köy
okullarından çıkan çocukların, öğrendikleri bilgiler hiçbir
işe yaramıyor, gereksinme duyulmayan ve sürdürme olanağı
bulunmayan okuma yazmayı bile birkaç yıl sonra unuttukları
görülüyordu.
Köy
koşullarına uygun bir ortamda yetiştirilmeyen öğretmenler
köylerde işe yaramayan bir misafir gibi duruyorlar, fırsatlar
arayarak, yaratarak kasaba ve şehirlere kaçıyorlardı.
O
günlerde bugünküne oranla daha çok köylü tabanına ve üretimine
dayanan bir toplumduk. Ve güya “... yedi yüz yıldan beri
dünyanın dört bucağına sevk ederek kanlarını akıttığımız,
emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna karşılık
daima tahkir ve tezlil ile mukabele ettiğimiz uşak menzilesine
indirmek istediğimiz bu asil sahibin huzurunda bugün utanç ve
saygı ile yerimizi” alacaktık.
SAFFET
ARIKAN İLE ATILAN ADIM
Oysa
Cumhuriyetin kuruluşundan on üç yıl geçtiği halde bu konuda,
aşarın kaldırılmasından başka altyapıyı değiştirecek hiçbir
atılım yapılmamıştı. Yukarıdaki sözlerin sahibi olan Atatürk
yoğunlaşan sorunlar nedeniyle, yeni anlamda bir köy öğretiminin
sağlanması için Saffet Arıkan’ı Milli Eğitim Bakanlığına
getirdi. O da bu konuların geniş anlamda sahibi, gelişimi, yapısı
ve yapıtlarıyla gerçek bir köycü olan ve sonraları
uygulamalarıyla da bunu ispatlayan eğitimci Tonguç’u buldu.
1936
yılında, Köy Enstitülerinin başlangıcı olan ilk Eğitmen Kursu
Çifteler’de açıldı. Atatürk’ün ölümünden sonra yaşama
zorunluluğu, bu uygulamadan alınan olumlu sonuçlar, Tonguç’un
bilinçli, Yücel gibi bir Bakanın etkin uğraşıları yeni Devlet
Başkanını bu işi tutmaya, benimsetmeye yöneltti. 1940 17
Nisan’ında Köy Enstitüleri Kanunu ve sonraları Teşkilat Kanunu
ve Köy Sağlık Memurları ve Ebeleri Kanunları çıkarıldı.
YÜCEL
VE TONGUÇ
Köy
Enstitülerinin kuruluş nedenleri ve biçimi kısaca bunlardır. Ama
amaçta tek parti iktidarının görüşü ile, her yönüyle Tonguç
etkisi içinde olan Enstitülerin ilke, uygulamalar ve alınan
sonuçlarla belirlenmiş bulunan anlayışı temelde ayrılıklar
göstermektedir. O günkü iktidar açısından Enstitülerin kuruluş
nedeni ve amaç, çıkarmış bulundukları kanunlara rağmen çok
dar ve sınırlıdır.
Köylüyü
okuryazar hale getirmek, okul yapımını, köylere yararlı öğretmen
yetiştirme işini ve istihdam konularını devlete fazla külfet
yüklemeden hızla çözümlemek; girmeme kararında olduğumuz ve
neler getireceği belli olmayan savaşın sonuna kadar bir ilköğretim
seferberliği ile muhtemel birçok partili döneme hazırlıklı
olarak girmek o günkü iktidarın kuruluş nedenleri ve amaçları
idi.
Oysa
Enstitüler ve Tonguç açısından bu yakın amaçların ötesinde,
uygulamalarla ve Enstitülerde kurulan düzenle belirlenen,
ulaşılması istenen gerçek amaç şu idi: Yürürlükte olan genel
düzen içinde başka yolu olmadığı ve olmayacağı için, tabanın
yukarıda değindiğimiz durumunu, oradaki güç ve potansiyeli
kullanarak, gerçek ve gereksinmelerimiz doğrultusunda, yapısal bir
değişikliğe yöneltmek ve bu yolla, bir örgütlenme ile
toplumumuzun ileri bir uygarlık aşamasına ulaşma olanaklarını
yaratarak alttan bir zorlama düzeyi sağlamaktı.”
Kaynak:
Köy Enstitüleri Defteri (1), 17 Nisan Derneği, 23 Haziran 1974,
s.9 -10.
*
* * * * * * * * * * * * *
Kaynak:
https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/koy-enstitulerinin-kurulus-nedenleri-522822
*
* * * * * * * * * * * * *