21 Mayıs 2024 Salı

KÖY ENSTİTÜLERİNDE GÜREŞ / ABDULLAH GÜRGÜN

 


KÖY ENSTİTÜLERİNDE GÜREŞ
( Kemal Ateş’ten iki kitap: Saklı sözlük ve Sessiz Şampiyon / ABDULLAH GÜRGÜN )

Ahmet’in tüm yaşamını anlatıyor yazar. Yetiştiği köy enstitülerini anlatıyor. Çok şey yazıldı çizildi köy enstitüleri üzerine. Sporunu, güreşçilerini ben bilmiyordum. Kapatılmasalardı ne güreşçiler yetişecekmiş. Benim de çok akrabam var Köy Enstitülü. Mehmet Demir Dayım, “Köy enstitülerinden yetişen öğretmenler okul zamanı öğrencilerin, daha sonra köylülerin öğretmeniydi” der. Kemal Ateş de köylülerin uyanmasını, toprak reformunu, feodalizmin tasfiyesini engellemek isteyen toprak ağalarının Demokrat Parti ile anlaşıp nasıl bu okulları kapattırdıklarını anlatıyor kitabında. Okulda kendi aldıkları yedi gazeteyi okurlarmış. 1940’larda yedi gazete ne demek? Komünist damgasını yemişler hemen.
Hepsinin bilekleri kadar kalemleri de kuvvetli.

Ahmet Bilek’in 6 Ağustos 1955’te Tercüman gazetesine yazdığı bir yazı anlatılıyor kitapta. “Bana kuvvet veren ay yıldız” başlığı taşıyormuş. Nasıl? Her yiğidin aklına gelir mi bu?
Güreşçilerin çalışma koşullarını anlatıyor. Çoğu geçimini sağlayamıyor. Doğru dürüst salon yok. Gereksinmeleri sağlanmıyor. Oysa ulusal sporumuz diyoruz. Atatürk’ün de en sevdiği spor.
“Akıl almaz yerlerde çalışıyordu koca Şampiyonlar. Mescit altları, sergievleri, okulların müsamere salonları, sinemalar, tiyatrolar, gazino sahneleri güreşçilerin ter döktükleri yerlerdi” diyor Ateş kitabında. “At var meydan yok” diyor, “At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz.”

Güreşçimiz İsmet Atlı şairmiş. Haytalanmak için şiir yazarmış. Atlı’nın memleketinde vakit geçirmek oyalanmak anlamında kullanılırmış bu sözcük.

1956 yılı Melborne olimpiyatlarına hazırlandıkları Pendik kampındaki kötü koşulları Kampname isimli şiirinde anlatmıştı. Kötü yemeklerle “yediğimiz hindi kazdı” diye alay ediyor. Buz gibi odaları “bizler altta kuşlar üstte / birkaçımız hasta” ve o kötü koşullarda kimseye yaranamadıklarını da şu dizelerle anlatıyor: 

Koşuyoruz dağlar taşlar / Terler boşanmaya başlar / Çimdiğimiz soğuk duşlar / Hiç kimseye yaramazdı.
İşte bu koşullarda ay yıldızdan kuvvet alıp şampiyon oluyor güreşçilerimiz.

Kadir kıymet bilen yok. Roma’dan yedi altın madalya ile dönüyorlar da üç beş kişi karşılıyor şampiyonları havaalanında. Havaalanından kalacakları yere Güreşçi Gazanfer Bilge’nin otobüsüyle gidiyorlar.
Taksim heykeline çiçek koyarlarken gene yalnızlar. Ankara’daki büyük başları da ziyaret ediyorlar.
İhtilal zamanı, Ankara’da Cemal Gürsel’in elini sıkıyorlar. Çiçek bile yok. Birer limonata içip gidiyorlar. Sözde ev, iş, aş sözü verilmişti...

Cemal Aga’nın uğurlama sözleri alay eder gibi: “Bol bol yiyip için, kendinize iyi bakın.” Geçinmek için kimi lokanta açıyor güreşçilerimizin, kimi otobüs işletiyor, kimi de bilek gücü olarak Almanya’ya göçüyor.
Ahmet Bilek’i köyünde bilen yok ama Almanya’da yaşadığı kasabada herkes tanıyor onu. Ne var ki, nice acı sonlar gibi onun da sonu oluyor, Almanya acı vatan.

Ülkeye ışık saçan Kızılçullu Köy Enstitüsü’nün sonu da acı. Bina daha sonra ülkenin başına bela olan NATO’ya karargâh yapılıyor. Kemal Ateş buranın spor salonuna Ahmet Bilek’in adının verilmesi için çok uğraşıyor. Ne acıdır ki, sonuç alamıyor.
* * * * * * * * * * * * * * * * *
KAYNAK: ttps://www.aydinlik.com.tr/haber/kemal-atesin-iki-kitabi-sakli-sozluk-ve-sessiz-sampiyon-neyi-anlatiyor-kemal-ates-kimdir-472628
* * * * * * * * * * * * * * * * * 

Hiç yorum yok: