18 Nisan 2023 Salı

Köy Enstitülerinin gizli kahramanları: Usta öğreticiler / AYDIN KARATAŞ

 


Köy Enstitülerinin gizli kahramanları: Usta öğreticiler / AYDIN KARATAŞ

Türk eğitim tarihine damgasını vuran, üretimi ve aydınlanmayı esas alan köy enstitülerinde elde edilen başarıda usta öğreticilerin payı çoktur. Henüz ilkokulu yeni bitirmiş, köyden gelmiş 11-12 yaşlarındaki çocuklara sabırla yaklaşmak, meslek öğretmek, onları üretici yapmak kolay bir iş değildir

Usta öğreticiler, tarım, sanat ve teknik işlerden birinde kendi kendini yetiştirmiş kimselerdir. Bunlar,  genelde bir meslek üzerine okul bitirmemiş, ancak mesleğe küçük yaşta girmiş, çırak-usta ilişkisiyle yetişmiş “alaylı” dediğimiz kişilerdir. Çoğu kez usta öğreticilerin soyadlarını kimse bilmez. Onlar çevrelerinde “usta”, “hanım”, “reis”, “kaptan” “efe”, “çavuş”, “ağa”, “dayı” gibi sıfatlarla çağrılır, bilinir, anılırlar.

Türk eğitim tarihine damgasını vuran, üretimi ve aydınlanmayı esas alan köy enstitülerinde elde edilen başarıda usta öğreticilerin payı çoktur. 1940-1954 yılları arasında faaliyet gösteren ve sayıları 21'i bulan Köy Enstitülerinde çalışan toplam usta öğretici sayısı 100’e yakındır. Henüz ilkokulu yeni bitirmiş, köyden gelmiş 11-12 yaşlarındaki çocuklara sabırla yaklaşmak, meslek öğretmek, onları üretici yapmak hiç de kolay bir iş değildir. Köy Enstitülerine yeni gelen öğrenci ve öğretmenlerin oraya uyum sağlaması ve bir çalışma disiplini yaratmasında usta öğreticiler önemli rol oynamışlardır. Köy Enstitülerinde çalışan usta öğreticiler, iş içinde iş eğitimi yapan bu ortamlarda kendilerini de geliştirmiş, deneyim kazanmışlardır. Usta öğreticiler Köy Enstitülerinin öğretmenler kuruluna katılmışlar, özgürce düşüncelerini söylemiş, eğitimin planlanmasında ve uygulanmasında asli unsur olmuşlardır. Onlar katılımcı, demokratik eğitim ortamının yaratılmasında söz sahibidirler.

ELEKTRİKLİ SANTRALDEN KİLİTLİ DUVARA KADAR...

Milli Eğitim Bakanlığının iş bölümü genelgeleri ve Köy Enstitüleri yönetmenliği ile usta öğreticilerin görev, yetki ve sorumlulukları saptanmış, yasal haklardan yararlandırılmışlardır.

Köy Enstitülerinde demirci, dülger, yapıcı, marangoz, makinist, dokumacı, halıcı, balıkçı başı, müzik ve ulusal oyun öğreticisi, çiftlik başı, meyveci ve fidancı, örmeci, saraç, arabacı olarak usta öğreticiler görev yapmışlardır.          

Çoğu Köy Enstitüsünün temelini atan ve birçok yapıda emeği olan yapı teknisyeni Macar asıllı Sili Layoş’tur. Son derecede titiz ve çalışkan olan Sili Usta, gereksinim duyulan birçok Köy Enstitüsünün yapımına çağrılmıştır. Sili Layoş, kendisi gibi Macar olan, teknik işlerde uzman olan usta öğretici Gaspar Nagibal ile birlikte çok sayıda Köy Enstitüsünde santral kurarak oraların elektriğe kavuşmasını sağlamıştır. Savaştepe Köy Enstitüsü’nün yapıcılık usta öğreticisi Ali Usta da unutulmazlar arasındadır; kilitli duvar ördürmesiyle ünlüdür. Recep Usta, Çifteler’de yapı usta öğreticisi olarak hizmet verir.

Ağaç işlerinden çok iyi anlayan, deneyimli usta öğretici İsmail Usta, çalıştığı Arifiye Köy Enstitüsünün demir yokluğu yüzünden yarım kalmış ikinci okul yapısında demir yerine katranlanmış kestane ağaçları kullanarak yapının tamamlanmasıyla bilinir. Becerisi, öğreticiliği, saygın kişiliğiyle “melek gibi adam” olan Mehmet Usta (Biçer) uzun yıllar Savaştepe Köy Enstitüsünde marangozluk alanında usta öğretici olarak çalışır.

ARICILIK, BALIKÇILIK BAKIRCILIK DAHA NİCESİ

Arıcılık usta öğreticisi Sıdıka Hanım, Arifiye Köy Enstitüsü’nde çok sayıda öğrenciye arıcığı bilimsel yöntemlerle öğretir. Trakya Genel Müfettişi Kâzım Dirik tarafından Macaristan’a arıcılık kursuna gönderilen Lüleburgaz Maarif Memuru Mehmet Salih Arı kurs dönüşünde Kepirtepe Köy Enstitüsünde usta öğretici olarak görev yapmıştır.

Trabzon’daki Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nün balıkçılık usta öğreticisi Fehmi Reis’tir. Kısa sürede öğrencilere balıkçılığı sevdiren Fehmi Reis, 1941-1945 yılları arasında çalışmış, giderken geride büyük bir balıkçılık işletmesi bırakmıştır. 1941 yazında balıkçılığın az yapıldığı Sapanca Gölü’nde İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un önerisiyle Ömer Reis Arifiye’de usta öğretici olarak işe başlar. Ömer Reis, enstitüdeki öğrencilere balık tutma tekniğini, ağ onarımını, kürek çekmeyi, yüzmeyi ve tuzlamacılığı öğretir.

Dikiş usta öğreticisi Ahmet Usta uzun yıllar Çifteler Köy Enstitüsü’nde çalışarak birçok öğrenci yetiştirir. 1943 yılında Arifiye Köy Enstitüsü’nde usta öğretici Sabri Usta (Salkım) demir işliğinde karpit kazanı ile ilgili eğitim verir.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Savaştepe Köy Enstitüsü’nde yaptığı kullanışlı bakır kap, tas ve tabaklar ile dikkati üzerine toplayan bakırcılık usta öğreticisi Mehmet Güler’dir. Öğrencileriyle birlikte haftada iki at arabası yapan Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü’ndeki araba yapım atölyesindeki usta öğretici Hamza Ağa unutulabilir mi? Çifteler Köy Enstitüsü’nde demircilik usta öğreticisi Zekeriya Usta’dır. Birçok tarım aletleri yapan Zekeriya Usta’nın yaptığı kullanışlı pulluklar çok beğenilir. Kepirtepe'de demircilik usta öğreticiliği yapan Hüsnü Ölmez okulda kalarak emekliliğine kadar makinist ve onarımcı olarak hizmete devam etmiştir.

SAZ ÂŞIK VEYSEL'DEN ZEYBEK EFELERDEN

1941–1946 yılları arasında Beşikdüzü, 1948–1951 yılları arasında da Arifiye Köy Enstitüsü’nde birçok alanda usta öğreticilik yapan Bedri Birol’un enstitü öğrencilerinin gelişiminde büyük katkıları vardır. Yine Arifiye’de bahçıvan-usta öğretici Ali Dayı bahçe işlerinde ve ağaç dikiminde büyük hizmetler vermiştir.

Müzik alanında usta öğreticilik yapanların başında Âşık Veysel Şatıroğlu gelir. Ünlü ozanımız yardımcısı küçük Veysel’le birlikte 18 enstitüyü gezmiş, öğrencilere saz çalmasını, türkü söylemesini öğretmiştir.

Ulusal oyunlarda ilk usta öğreticilik uygulaması 1937’de Eskişehir Çifteler Köy Öğretmen Okulu’nda yapılır. Kütahyalı Hisarlı Ahmet Efe, öğrencilere saz çalmasını ve zeybek oyunlarını öğretir. Ulusal oyunların öğretilmesinde Bergama’nın Kozak Köyü’nden Hasan Çakı Efe ile Mehmet Sandık Efe ve Kasnak Efe’nin katkıları büyük olur. İzmir Kızılçullu’dan başlayarak iki yıl değişik köy enstitülerinde çalışan Hasan Çakı Efe bildiği 28 oyunun çoğunu öğrencilerine öğretir.

Türk Eğitim Devrimi’nin ana eksenlerinden birini oluşturan köy enstitülerinin ortaya çıkması, yaygınlaştırılması ve gelişmesinde büyük katkıları olan tüm usta öğreticileri saygıyla anıyoruz.

Kaynak: Köy Enstitülerinde Ustaöğreticilik, Bahattin Fırtına. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yayınları, İkinci basım, Nisan 2005, 126 sayfa.

* * * * * * * * * * * * *

KAYNAK: aydınlık, özgürlük meydanı, 17 Nisan 2023

https://www.aydinlik.com.tr/haber/koy-enstitulerinin-gizli-kahramanlari-usta-ogreticiler-382415

* * * * * * * * * * * * *




15 Nisan 2023 Cumartesi

Köy Enstitüleri 83 yaşında: Türk eğitim sisteminin ‘rönesansı’/ ROZERİN DOĞAN

 

Köy Enstitüleri 83 yaşında: Türk eğitim sisteminin ‘rönesansı’/ ROZERİN DOĞAN

İş içinde eğitim, eğitim içinde iş’ ilkesine dayanan enstitüler, bizim eğitimcilerimizin projesiydi. Bireylerin farklılıklarını ve yeteneklerini göz önüne alan milli bir atılımdı.

Köy enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihinde kuruldu. Öğrencileri okuma imkanından yoksun köylü çocuklarından oluşuyordu. Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesi, tarıma elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında kuruldu. Burada yetişecek öğretmenler, köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern tarım tekniklerini öğretecekti. Bir aydınlanma atılımıydı. Toplumda yaratacağı değişimin farkında olan dış güçlerin de etkisiyle 28 Haziran 1948'de kapatıldı. Kaynak Yayınları tarafından yayınlanan Rüzgâr Kanatlıydılar / Köy Enstitüleri ve Türkiye adlı kitabın yazarı Hatice Aray’la enstitüleri konuştuk.

  • Bu yıl köy enstitülerinin 83. kuruluş yıldönümü. Sizce bu kurumlar Türk eğitim hayatına neler kattı?

Açıldıkları her yerde yepyeni kazanımlar ve değerler katan bu özelin özeli köy enstitülerinin 83. yılı kutlu olsun… 1928 Harf Devrimi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerinin anlaşılmasına, okur yazarlığın gelişmesine, düşünce alanında canlanmaya doğru yol alma hedeflenmiştir. Köy Enstitüleri ile Osmanlıdan bu yana savaşta ve barışta her güçlüğü omuzlayan köy toplumu Türkiye’nin modernleşme yolunda önceliği hak ediyordu.

Atatürk’e göre; köy toplumunu çağdaş uygarlık düzeyine getirmeden ne siyasi ne hukuki ne de sosyal yenilikler amacına ulaşamazdı. Köy enstitüleri işe, üretime ve gerçeğe dayalı bir eğitim sistemi bulunmuştu.  Büyük Atatürk’ün, özlediği toplum, çağdaş yaşama uygun kültürel yönden gelişmiş laik bir toplum olmalıydı. O’na göre çağdaş uygarlığın gücü söz ve duygulara   değil işe ve gerçeğe dayanıyordu. 

Köy enstitülerinin yurdun çeşitli yerlerinde açılmasıyla modern Türk kültürünün gelişimine etkisi olmuş laik, demokratik ve sosyal bireyler yetişmiştir.  Atatürk’ün özlediği “halka doğru” bir eğitim olan köy enstitüleri köyü ve köylüyü aydınlatmayı hedeflemiştir. Köy enstitüleri yalnız köy eğitiminin değil Türk eğitim sisteminin de temeli olmuştur.

ÜRETMEDEN TÜKETMEK OLMAZ’

  • Kitabınızda, aradan aylar yıllar geçse de köy enstitülerinin unutulmayacağını, onların gönüllerde, yüreklerde kanatlanarak rüzgâr hızıyla büyüyeceğini söylüyorsunuz. Böyle bir kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?

Babam bir köy enstitülü. “Üretmeden tüketmek olmaz.” diyen bu mucize okulların tüm güzelliklerinin anlatıldığı ve benim de hayranlıkla dinlediğim bir ortamda büyüdüm. Annem hep yazmamı isterdi. Demek o bendeki yeteneği benden önce keşfetmişti.

16 Mart 2016’da Antakya’da her yıl düzenlenen Öğretmen Okulları Kuruluş Yıldönümü o yıl 26 Mart’ta yapıldı. Yaşamda olan öğretmenlerimizin de katıldığı toplantıya o yıl Ankara’dan İş Bilgisi Öğretmenimiz Abdullah Özkucur’un da katılacağı duyurulmuştu. Toplantımızın sonuna doğru Abdullah Özkucur öğretmenimiz şöyle dedi: “Sevgili öğrencilerim, öğretmenliğiniz boyunca birçok yaşanmışlıklar biriktirdiniz. Bunlardan sizi etkileyeni yazarak bana gönderirseniz çok mutlu olurum.” Ben de yazdığım metinleri ona gönderdim. Sonra da kitabım Kaynak Yayınları’ndan çıktı.

HER ŞEYİYLE BİZİMDİR, MİLLİDİR

  • Köy enstitüleri bize ait bir proje, bunu milli olarak değerlendirebilir miyiz?

Kesinlikle millidir. ‘Köy enstitüleri, Türk eğitim sisteminin rönesansıdır’ diye özetlenir. Tamamen bizim eğitimci ve düşünürlerimizin ürünüdür. Katıksızdır. Her şeyden önce kişilik eğitimi veren karma eğitimdir. Bireylerin farklılıkları ve yetenekleri önem taşır.

Atatürk 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da şöyle söylemiştir: “Bir toplum bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki bir kitlenin bir parçasını ilerletelim diğerini ihmal edelim de kitlenin tamamı ilerlemeye mazhar olabilsin?  Mümkün müdür ki bir camianın topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı semalara yükselebilsin? Şüphe yok ki ilerleme adımları dediğim gibi iki cins tarafından beraber arkadaşça atılmak ve iş, ilerleme ve yenileşme sahasında birlikte merhaleler katedilmek lazımdır. Böyle olursa inkılap muvaffakiyetle sonuçlanır.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C: II, S: 226-227)

BİR YAŞAM MODELİ

  • Bu enstitüler, gücünü Atatürk’ten alıyordu diyebilir miyiz?

Köy enstitüleri Atatürk’ün, kadın erkek eşitliği ilkesine dayanıyordu. Laik bir eğitimdi. Akıl ve bilime dayanıyordu. Köy enstitüleri, Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanı, İsmail Hakkı Tonguç’un İlköğretim Genel Müdürlüğünde tam anlamıyla 17 Nisan 1940 yılında yaşama geçirilmiştir. İsmail Hakkı Tonguç’a göre; “Köy enstitüleri bir okul değildir. Bir yaşam ortamı, özlenen bir toplum modelinin yaşadığı bir toplumsal birimdir.”

 Köy enstitüleri, “iş içinde eğitim, eğitim içinde iş” e dayanıyordu. İsmail Hakkı Tonguç’un baş sözü; “Öğrenciler iş hayatı içinde iş vasıtası ile iş için terbiye edilir.” Bu enstitünün alfabesi idi… Amaç, iş yolu ile yoktan var ederken, Türk toplumunun büyük çoğunluğuna Cumhuriyet’in prensipleri ve idealleri ile uyumlu bir eğitim çeşidini yaymaktı. Bu nedenledir ki köy enstitüleri tamamen milli, tamamen bize ait ve orijinaldir.  

AYDINLANMA VE TOPLUMSAL BİLİNÇ

Çok büyük katkıları olmuştur. Klasiklerin Türkçeye çevrilmesi ile yepyeni bir aydınlanma ve toplumsal bir bilinç de yerleşmeye başlamıştır. Hasan Ali Yücel eğitimde, kültür ve sanatta önemli izler bırakan Milli Eğitim Bakanımızdır. Yedi yıl yedi ay yedi gün süren bakanlığı sırasında kültür ve edebiyat alanında çok önemli işlere imza atmıştır. 1930’lu yıllardan beri sanat, edebiyat, felsefe ve bilim üzerine yoğunlaşmış yazılar yazmıştır. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in 18 Şubat 1940’ta Ankara’da Tercüme Heyetinin ilk toplantısında aldığı kararla Dünya Klasikleri Türkçeye çevrilmeye başlanır. 1946 yılına gelindiğinde Dünya Edebiyatı klasiklerinden 500’e yakın eserin Türkçeye çevrisi yapılır. Böylece enstitü öğrencileri, bilinmeyen şeyleri öğrenmenin, merak ettiklerine ulaşmanın yollarına kavuşurlar.

KİTABIN SIĞACAĞI CEKET CEBİ

  • Köy enstitülü Fakir Baykurt; “Klasiklerin en iyi okuru enstitülü gençlerdi. Ceplerimizi ona göre yaptırırdık, kitap sığsın diye…” diyerek anlatmış o yılları. O dönemin gençliğinin okuma alışkanlığı konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bunu köy enstitülerine atanan enstitü müdürlerinin ve öğretmenlerinin Cumhuriyet Devrimlerine inanmış, çağın ilerisine güvenle yürüyen gerçekçi eğitimciler olmalarına borçluyuz.  Enstitü öğrencilerine öyle güzel bir okuma alışkanlığı verilmiş ki öğrenci kitabını yanından ayırmak istemiyor. Hatta ceplerini kitaplar için büyük yaptırıyor. Adeta kitap okuyucusuna; “Cebinde bana da bir yer ver.” diyor. Kitabın en iyi bir arkadaş olduğu benimsetilirken okumanın amacı, neyi niçin okuduğunun bilinci de aşılanıyor. Temelinde yalnız kendi ülkesini değil tüm dünyayı tanımak yatıyor.

  • Edebiyatımızın önemli isimlerinden Dursun Akçam, Adnan Binyazar, Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Osman Şahin gibi isimlerin bu okullardan çıkması sizce bir tesadüf mü?

Bence tesadüf değildir. Çünkü köy enstitülerinin açıldığı yerlerde yaşayan çocukların hiçbiri zorla okula alınmamıştır. Köy enstitülerinde karma eğitim vardı. Enstitülere yazılanlar arasında kızlar azınlıkta olsa da zamanla bu fark aşılmıştır. Enstitülerde erkek ve kız öğrenciler arasında ayrım yapılmadan eşit fırsatlar ve sorumluluklar veriliyordu.

KÖYLERİNE CUMHURİYET’İN DEĞERLERİNİ TAŞIDILAR

Yetenekleri olan öğrenciler yazın, yayın, kültür ve sanat alanlarında da kendilerini göstermişlerdir. 1940’lı yıllarda köylünün üretimden gelen gücünü yurdun çeşitli yerlerinde açılan köy enstitüleriyle birleştirerek güçlü bir dayanışma   örneği sergilemişlerdir.  Bu güçlü çalışmalar sürerken birçok şair ve yazarların yetişmesini de sağlamıştır. Dünya Klasiklerinin Türkçeye çevirisi ile beş yıl içinde altı yüz yıllık geri kalmışlığın acısını çıkarırcasına okuma seferberliği başlatılmıştır. Köy enstitüsünden mezun olan öğrenciler köylerine Cumhuriyet’in değerleriyle yetişmiş aydın bir öğretmen olarak dönmüşlerdir.  

  • Eğitim içinde üretim köy enstitülerinin en önemli özelliğiydi. Bu okullar nasıl eğitim verirdi? Bu konuda neler söylersiniz?

Köy enstitülerinin verdiği eğitim en gerçekçi en demokratik eğitimdir. Türkiye’nin eğitim davası köy enstitülerinin yaşama geçirilmesiyle çözülmüştür. Köy enstitülerinde verilen eğitimle geri kalmışlığın tüm sorunları çözülmüş, insan hak ve özgürlüklerinin yaşandığı çağın ilerisine yürüyen aydınlık bir Türkiye hedeflenmişti.

HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE DAYALI

Köy enstitüleri laik, karma, hak ve özgürlüklere dayalı, iş içinde eğitim, eğitim içinde iş, prensibine dayalı; Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğmuştu. Köy enstitülerinde, öğrenimde öğrenci etkinliğine, öz yönetime, okuma tartışma özgürlüğüne, eğitimde sürekliliğe, programda esneklik ve yeterliliğe, çevre toplumla bütünleşmeye, karma ve laik eğitime, uygulama ve deney okulu çalışmalarına, ekonomik değeri olan üretime dönük bilinçli ve bireysel yeteneklere ve kişiliği geliştirecek iş eğitimine, sistemde sürekli değişim ve yenilemeye, olanak eşitliği ve meslek seçiminde özgürlüğe yer verilmiştir.

  • Cumhuriyetimizi kurucusu Başöğretmen Büyük Atatürk’ün özlemleri arasında köy enstitüleri var mıydı?

En başından beri vardı. Bunu 16 Temmuz 1921’de Ankara’da ilk resmi Maarif Kongresini açarken yaptığı konuşmadan anlıyoruz: “…İşte biz bu kongremizde, yalnız çizilmiş eski yollarda alelade yürümenin tarzı hakkında müdavelei efkar (karşılıklı konuşarak fikir alış- verişi) etmeyi değil belki serdettiğim (öne sürdüğüm) şeraiti (koşulları) sahip yeni bir sanat ve marifet yolu bulup  millete göstermek  ve o yolda yeni nesli yürütmek için rehber olmak gibi mukaddes bir hizmet bekliyoruz.

Maarif Vekaleti’nin halkı tanımış, muhiti ve memleketi takdir etmiş öğretmen ve uzmanlardan oluşan bir ilim ve irfan kongresini Ankara’da toplamayı düşünmüş olmasını ve bu günkü şeraiti müşküliye (koşullu sözleşme) rağmen bu girişiminde muvaffak olmuş bulunmasını kemali takdir ile yad ederim.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.II, S: 19-20)

1935 yılında Saffet Arıkan, Milli Eğitim Bakanı iken İsmail Hakkı Tonguç da İlköğretim Genel Müdürlüğüne atanır.  Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın “İlköğretime Eğitim Meselesi” adlı 35 sayfalık raporu gerçekleri gözler önüne serer. 1936 yılının nisan ayında Büyük Atatürk’ün çavuş ve onbaşıların. Küçük köyler için eğitmen olarak yetiştirilmesini istemiştir. Bunun için Kayseri, Çorum ve Yozgat’ın köylerinde araştırma yapılmıştır.

1937 yılında Köy Eğitmenleri Yasası çıkar. İsmail Hakkı Tonguç, “Köy enstitülerinin kurulması ile ana ilkeleri aydınlatan muhtıra” olarak nitelendirdiği raporunu Saffet Arıkan’a sunar.  Ve ardından İzmir-Kızılçullu ve Eskişehir-Çifteler’ de köy enstitülerinin ön sözü olan Köy Öğretmen Okulları açılır.  

* * * * * * * * * * * *

KAYNAK: https://www.aydinlik.com.tr/haber/enstituler-milli-bir-egitim-atilimiydi-is-icinde-egitim-egitim-icinde-is-prensibiyle-farkli-yetenekleri-bir-araya-getirdi-382084

* * * * * * * * * * * *


9 Nisan 2023 Pazar

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM, SEVGİLİ BABAM / Atila GİRGİN

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM, SEVGİLİ BABAM


Yaşam sanki bir tiyatro sahnesi,

O sahnede dileyen herkese yer var.

Var olmasına var da,

Kimileri figüran, bir küçük rol üstlenmiş,

Kimileriyse has oyuncu.

Adam gibi adam, sevgili babam.


Anadolu'nun bir küçük köy'ünden çıkıp'ta yola,

Cumhuriyet'in aydınlanmacı yoluna,

Adanmış bir dolu yaşam.

O bir cumhuriyet öğretmeni

Mustafa Kemal ülküsüyle donatılan.

Adam gibi adam, sevgili babam.


Köy Enstitülerinin topluma kazandırdığı,

Aydınlanmacı bir ruhla donatılan.

Mustafa Kemel ülküsüyle donanmış,

Gözleriyle gülen, sözleriyle çevresini ışıtan,

Öğrencilere adanmış bir dolu yaşam.

Adam gibi adam, sevgili babam.


Tıkanmış eğitim sarmalından,

Ya bir yol bulacağız,

Ya da yeni bir yol açacağız

Söylemine şiar edinenlerin yolunda,

Dost gönüllerde her daim yaşayacaksın,

Adam gibi adam, sevgili babam.

* * * * * * * * *

(HÜSEYİN GİRGİN ÖĞRETMENİMİZİN ANISINA

ADANMIŞ DÖRTLÜKLERİ SİZ SEVGİLİ DOSTLARLA

PAYLAŞMAK İSTEDİK.)

* * * * * * * * *

Atila Girgin

Balçova / İzmir –

20 / 06 / 2012