Tonguç’un
çocukluğu, gençliği, nerdeyse tüm yaşamı Birinci Dünya
Savaş'ından İkinci Dünya Savaşına kadar uzanan bir süreçte
savaş ve devrimlerin olduğu bir dönemde geçer. İsmail Hakkı bu
dönemde kendini tamamen eğitime adar.
*
* * * *
İsmail
Hakkı Tonguç;
15
yaşında İkinci Meşrutiyetin İlanına (23 Temmuz 1908), 24
yaşında Sovyet Sosyalist Devrimine (7-8 Kasım 1917), 25-26
yaşlarında Alman Donanma ve Sosyalistlerinin Ayaklanmasına (Kasım
1918-Şubat 1919), 27 yaşında ilk TBMM açılışına (23 Nisan
1920), 30 yaşında Türkiye Cumhuriyetinin ilanına (29 Ekim 1923)
tanık olacak, 42 yaşında da İlköğretim Genel Müdürlüğü
görevine getirilecektir. Tonguç 30-45 yaşları arasında
(1923-1938) Cumhuriyet Devrimlerini yoğun bir biçimde yaşayacaktır.
*
* * * *
Cumhuriyet
devrimlerinin en yoğun olduğu bir dönemde ona verilen görevin ilk
adımını Saffet Arıkan ile birlikte, askerliğini çavuş olarak
yapmış olan zeki, yetişkin köylüleri, köylerindeki eğitim
sorunlarının çözümü için, "Köylü Enstitüleri"
diyebileceğimiz Eğitmen Kursları'nda yetiştirmeye başlayarak
atacaktır. Kurs ilk olarak Eskişehir Mahmudiye'de
başlatılacak(1936), başarılı bulunarak diğer bölgelere de
yayılacaktır.
Hemen
ertesi yıl bu kursların yanında Köy Enstitülerinin ilk örnekleri
(prototip) olan dört Köy Öğretmen Okulu açılacaktır (Eskişehir
Çifteler-1937/İzmir Kızılçullu-1937/Kırklareli
Kepirtepe-1938/Kastamonu Göl Öğretmen Okulu-1939).
*
* * * *
Tonguç,
1947'ye kadar Anadolu'nun 61 ilini, 305 ilçesini ve 9150 köyünü
dolaşacak, gerçekci ve doğru kararlar verirken, atılım yaparken
bu bilgi, veri, gözlem ve incelemelerinden güç alacaktır. O
dönemde bu kadar çok yeri incelemek bir yana, buraları görebilen
siyasetçi ve vekil sayısı bile parmakla gösterilecek kadar azdır.
O siyasete davet edildiğinde ise bu öneriye gülüp geçecek, geri
çevirecektir.
*
* * * *
Dört
yıllık (1936-1940) ön uygulamalar sonunda, Hasan Ali Yücel'in
bakan olmasıyla 17 Nisan 1940 tarihinde, bize özgü, daha önce hiç
bir yerde örneği olmayan Köy Enstitüleri doğacaktır.
*
* * * *
Köy
Enstitüleri en özgün haliyle 1940-1946 yılları arasında
uygulanabilecektir. 1946-1954 yılları arasında Yücelsiz ve
Tonguçsuz kalan köy enstitülerinin değer ve ilkeleri, bu 8 yıl
boyunca sistemli bir erozyona uğratılacak ve 27 Ocak 1954'de
kapılarına kilit vurularak, klasik öğretmen okullarına
dönüştürülecektir.
*
* * * *
İkinci
Dünya Savaşı sonunda yanmış, yıkılmış Avrupa’da yersiz
yurtsuz ve kimsesiz çocuklar için, 1946’da İsviçre'nin Trogen
kentinde bizim köy enstitülerine pek benzer ilk Pestalozzi Okulu
açılıp, diğer ülkelerde de buna benzer okullar açılması
teşvik edilirken, aynı yılda 1946'dan itibaren yapılan asılsız
iftiralarla işbirlikçi sermaye ve büyük toprak sahiplerince
uygulanan bir çökertme planıyla Köy Enstitüleri gelişemeden yok
edilecektir.
*
* * * *
Oysa
İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, Köy Enstitüleriyle
ülkemizde başlayan "Eğitim Savaşı"nı 1949 yılında
UNESCO “Yüzyılın Eğitim Projesi” olarak ilan edecek, Köy
Enstitülerini tüm ülkelere örnek gösterecek, ülkemizde ise aynı
yıl Köy Enstitülerindeki uygulamalı dersler ve değerler
tırpanlanmaya başlanacak, Marşal Yardımları artarak hızlanacak,
ilkokullara zorunlu din dersleri konulacak ve 10 ilde hızla imam
hatip kursları açılacaktır.
*
* * * *
1952'
de Isvicre'de 500 bilim insanı ve saygın kuruluşun yayın kurulunu
oluşturduğu, evrensel değer ve kişilere yer veren "Pedagoji
Ansiklopedisi"nde ilk kez bir Türk eğitbilimciye İsmail Hakkı
Tonguç'a özel bir sayfa ayrılacaktır. Yine aynı yıl Türkiye
NATO’ya girecek, Atatürk zamanında Amerikalılardan alınan
Kızılçullu Köy Enstitüsü binası, işbirlikçi sermaye
tarafından NATO binası olarak tekrar Amerikalılara geri
verilecektir. Bununla da kalmayacak Tonguç aynı yıl kendi
hazırladığı “Öğretmen Ansiklopedisi ve Pedagoji Sözlüğü"nü
yazar olarak adını gizleyerek bastırmak zorunda kalacaktır.
*
* * * *
Tonguç
Köy Enstitülerinde yapılan çalışmaların fotoğraflarını ya
kendi çekerek ya da fotoğrafçılık kolundaki çalışma
arkadaşlarını ve koy enstitüsü oğrencilerini bu işe
yönlendirerek tek tek belgelendirmiştir. Ayrıca oğlu Engin
Tonguç’tan tüm yazışmaların, yanıtların, mektupların ikinci
nüshalarını ve fotoğraflari sakladığını da öğreniyoruz.
Bunun ne kadar yerinde ve doğru bir davranış olduğunu, 1947'de
Milli Eğitim Binası yangınında birçok belgenin yok olmasıyla ve
köy enstitulerine yapılan suclamalara karşı kanıt niteliği
taşımalarıyla daha iyi anlıyoruz. Onun kitapları, yazıları,
gözü gibi koruduğu belgeler şimdi hala Ismail Hakkı Tonguç
Vakfı Belgeliği'nde tarihe ışık tutmaya devam etmektedir.
*
* * * *
19
ay öğrenim, 13 ay eğitim incelemeleri için yurtdışında
bulunan, bu amaçla 5 kez yurtdışına çıkan, Bakanlık merkezine
geçmeden önce kesintilerle de olsa toplam 8 yıl Eskişehir, Konya,
Adana ve Ankara'da öğretmenlik, 9 yıl Bakanlık merkezinde Ders
Araç Gereçleri ve Müze Müdürlüğü, Gazi Eğitim Enstitüsü ve
Gazi Lisesi'nde yöneticilik, 11 yıl, 1 ay 21 gün İlköğretim
Genel Müdürlüğü yapan, 4 yıl görevinden sürgün edilen (Talim
ve Terbiye Kurulu üyeliği, resim öğretmenliği) ve 4 yıl
Bakanlık emrinde açığa alınan (1950-1954) Ismail Hakkı Tonguç,
toplam 36 yıl boyunca gece gündüz demeden, sağlığını
yeterince koruma olanağı bulamadan, Türk eğitimine hizmet
vermiştir.
*
* * * *
11
Mart 1944 cumartesi günü, birkaç gündür boğaz ağrısı ve
ateşten rahatsız olan Tonguçların ikinci oğlu Yalım, yapılan
difteri serumuna allerjiden can verecek, Tonguç'un birikmiş bir
kuruşu bile olmadığından, Yücel ve Kansu cenaze harcamaları
için gerekli olan beş yüz lirayı kendi aralarında temin
edeceklerdir.
*
* * * *
Türkiye
Cumhuriyeti'ne ve Türk halkına borcunu fazlasıyla ödemiş olan
Tonguç'a, TC ona olan borcunu ödemek, vefa göstermek bir yana,
birçok devrimci aydınımıza yapıldığı gibi onu da
cezalandıracaktır..
Ne
Yüceli ne Tonguç'u ne de Köy Enstitülerini en düşük değerdeki
bir paramızın bir yüzünde bile göremezsiniz. Onlarla ilgili
devletin bastırdığı bir anı puluna bile rastlayamazsınız. Ama
Amerikan Donanmasının Türkiye’ye yaptığı ilk ziyaret için
basılmış pullara rastlayabilirsiniz.
*
* * * *
Eğitim-Ögretim/Kültür
Bakanı Saffet Arıkan ve ardından gelen Hasan Ali Yücel ile
birlikte Köy Enstitülerinin teori ve pratiğinin temellerini atan
İsmail Hakkı Tonguç, bu eğitimle o dönemde eğitime en çok
gereksinimi olan ve en küçük yerleşim birimleri olarak çoğunluğu
oluşturan köyleri hedef almıştır. Ancak uygulanan yol, yöntem
ve ilkeler açısından ele alacak olursak bu eğitimle, yerleşim
birimlerinin en küçüğünden (köy/mahalle) en büyüğüne
(büyükşehir) kadar toplu yaşamın olduğu her yerde bir bütünlük
içinde farklı gereksinimlere cevap verecek şekilde hem nitelikli
eğitimciler hem de nitelikli çesitli meslek elemanları yetiştirmek
mümkündür. Tonguç'un yolundan giderek bu tür bir eğitimde şu
yol, yöntem ve ilkeler esas alınmalıdır:
Toplum
kendi içinden canlandırılmalı,
-İş
ve üretime odaklı olmalı,
-Fırsat
ve olanak eşitliği sağlamalı,
-Özgürlükçü,
demokratik, laik, karma, bilimsel ilkelere dayalı olmalı,
-İnsan
haklarına saygılı olmalı,
-Parasız
olmalı,
-Yaparak
yaşayarak, kesintisiz bir eğitim olmalı,
-Öğrenciyi
merkeze koymalı,
-Doğa
ve çevre dostu bir eğitim olmalı,
-Çevresiyle
bütünleşebilmeli,
-Emeğe
saygı duymalı,
-Her
zaman kamu, toplum yararını gözetmeli,
-Kaderciliğe
karşı olmalı,
-Teknolojiyi
iyi kullanmayı öğretmeli,
-Sanatı,
sporu içselleştirebilen, yaratıcılığı geliştiren bir eğitim
olmalı,
-
Okumayı ve yazmayı sevdiren bir eğitim olmalı,
-Disiplinlerarası
bir eğitim uygulanmalı,
-İmece,
işbirliği, dayanışma ve küme çalışmasını öne çıkarmalı,
-Önceden
belirlenmiş genel ilkeler doğrultusunda, yönetimi özerk olmalı,
eğitimin içini yerel eğitimciler ve eğitim görenler birlikte
doldurmalı,
-Yerel
ekonomiyi canlandırabilmeli,
-Özgün
kültürü işlemeli, evrensel değerlere açık olmalı,
-Ülkesini
yakından tanıtan, farklılıkları sevdiren bir eğitim olmalı,
-Usta
eğitimini önemseyen ve insanın çok yönlü yetişmesini sağlayan
bir eğitim olmalı,
-Karakter
eğitimine önem vermeli,
-Ve
her yerleşkesinde aynı ilke ve yöntemler uygulanmalıdır…
Buna
eklenebilecek başka değerler de çıkabilir.
Bu
yol, yöntem ve ilkeler ışığında kurulacak okullar, Tonguç'un
vurguladığı gibi birer "İş ve Yaşam Okulu" haline
gelecektir. "Kafa, Kalp, Kol" işbirliği içinde "3K
Eğitimi" diyebileceğimiz bir eğitimle, beş duyu aracılığıyla
edinilen bilgiler bu okullarda hayata geçirilebilecektir.
Tonguç
27 Mayıs'tan sonra hazırlıkları başlayan 1961 Anayasası için
ölümüne günler kala eğitim önerilerini sıralamaktan da geri
kalmaz.
O
tam bir eğitim devrimcisidir.
*
* * * *
Tonguç’u
iyi tanıyan dostlarından biri olan Süleyman Edip Balkır,
“Tonguç’a
Kitap” ta onu şu sözcüklerle tanımlar:
“Bence
Tonguç’a yakışan lakap, DEV ADAM dır….her düşüncesinde,
her işinde ölçü çap daima büyüktü.
…
Çok
defa insanın yüzüne bakmazdı. Fakat siz onun gözlerinin içine
bakmağı akıl ettiğiniz zaman bunların arkasında çok şefkatli,
sevmesini bilen, samimi vefalı, pırlanta gibi kalbini
görebilirdiniz. Bir büyük adamda bulunması istenilen her şey
onda vardı. Hoşgörürlük tarafının sınırı yoktu. Kişisel
eksikliklerin derecesi ne olursa olsun düzeleceğine inanır;
düzelmesi için de sonuna kadar beklemesini bilirdi. Danışmayı,
araştırmayı çok severdi. Tutumunun her zaman iyiye doğruya
yönelmesindeki özelliği bir bilim adamı gibi davranışında
aramalıdır. Sevgisi çok engindi fakat kini de derindi. Bu millete,
bu milletin çeşitli çıkarına zarar verdiği toplumca anlaşılan
bilinen insanları affetmezliği ölçü tutmaz ağırlıkta idi…”
Yine
aynı kitapta, İsviçre’nin tanınmış tarihçisi Alfred Rufer'in
İsviçre’de yazdığı gazete köşesinde:
“Bu
adamın saygı uyandıran, iri yarı güçlü beden yapısını
çelikten enerjisini ne geceli gündüzlü yorucu çalışmaları ne
yaş ne de uğradığı saldırışlar ve suçlandırmalar
yıkabilmiştir. Zekası, canlı kaldı. Mizahı kuvvetlidir, iyinin
sonunda yeneceğine sarsılmaz bir inanç besler. Alçakgönüllülük
başlıca vasfıdır. Benimle konuşurken kendisinin Türkiye
eğitimini kurduğunu düzene soktuğunu bir tek sözle olsun
belirtmedi.” sözleri yer almıştır.
*
* * * *
Hasan
Ali Yücel, “Türk Eğitiminin Pestalozzisi” dediği Tonguç’u
şöyle tanımlar:
"
Eğitim konusunda iki gruba ayrılıyordu düşünler o zaman: Bir
yanda pratikte çok güçlü, ama düşün temeli zayıf Satı Bey,
öbür yanda Durkheim'i tutan Gökalp, yalnız dünle kalan Gökalp.
Hakkı büyük adamdı, bu ikisinin sentezi, yaşama geçirilişi köy
enstitüleri oldu."
*
* * * *
23
Haziran 1960’da aramızdan ayrılırken emanet edilen "Tonguç
Meşalesi" o günden bugüne yanmaya devam ediyor, hiç sönmedi,
sönmeyecek de…
Köy
Enstitülerine emeği geçenlerin ışıkları hiç sönmesin.
Hepsine
binlerce minnet ve saygıyla…
*
* * * *
Tonguç,
ilk yapıtının çıktığı 1927’den, son yapıtının
yayınlandığı 1960 yılına kadar, bir yandan okur, bir yandan da
yazar.
İşte
onun 33 yılda yazdığı eserler:
1.
ELİŞLERİ REHBERİ (1927 Arap harfleri ile - İLK YAPITI )
2.
MUALLİM ALMANAĞI (1928)
3.
MUALLİM YILLIĞI (1929)
4.
MÜREBBİNİN RUHU VE MUALLİM YETİŞTİRME MESELESİ (1931,
Kerschensteiner'den çeviri)
5.
İLK, ORTA VE MUALLİM MEKTEPLERİNDE RESİM, ELİŞLERİ VE SANAT
TERBİYESİ (1932)
6.
İŞ VE MESLEK TERBİYESİ (1933)
7.
KERSCHENSTEİNER (Çeviri-1933)
8.
ALMANYA MAARİFİ (Ortak-1934)
9.
KÖYDE EĞİTİM (1938)
10.
CANLANDIRILACAK KÖY (1938,1939, 1947)
11.
İLKOKUL ÖĞRETMENLERİ İÇİN YAPTIRILACAK EVLER (1944)
12.
İLKÖĞRETİM KAVRAMI (1946)
13.
EĞİTİM YOLU İLE CANLANDIRILACAK KÖY(1947).
14.
İŞ EĞİTİMİ İLKELERİNE GÖRE HAZIRLANMIŞ ÖĞRETMEN
ANSİKLOPEDİSİ (1949)
15.
RESİM İŞ DERSLERİ (1951)
16.
ÖĞRETMEN ANSİKLOPEDİSİ VE PEDAGOJİ SÖZLÜĞÜ (1952)
17.
PESTALOZZİ ÇOCUKLAR KÖYÜ (1960 - SON YAPITI)
*
* * * *
Ölümünden
sonra yayınlananlar:
18)
PESTALOZZİ VE DEVRİM (1962, F. GÜNDÜZALP, M. RAUF İNAN İLE
BİRLİKTE ÇEVİRİ),
19.
MEKTUPLARLA KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI(1976)
20)
KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI (2 Cilt KEÇEV-2000)
23
Haziran 2022
#atillak
https://atillakucukkayikci.blogspot.com/
*
* * * *
PAYLAŞIM:
Dilek Özdemir - “KÖY ENSTİTÜLÜLERİN ÇOCUKLARI” FACEBOOK
GURUBU