27 Haziran 2022 Pazartesi

TONGUÇ MEŞALESİ / Atilla Küçükkayıkcı

 





TONGUÇ MEŞALESİ / Atilla Küçükkayıkcı

Tonguç’un çocukluğu, gençliği, nerdeyse tüm yaşamı Birinci Dünya Savaş'ından İkinci Dünya Savaşına kadar uzanan bir süreçte savaş ve devrimlerin olduğu bir dönemde geçer. İsmail Hakkı bu dönemde kendini tamamen eğitime adar.

* * * * *

İsmail Hakkı Tonguç;

15 yaşında İkinci Meşrutiyetin İlanına (23 Temmuz 1908), 24 yaşında Sovyet Sosyalist Devrimine (7-8 Kasım 1917), 25-26 yaşlarında Alman Donanma ve Sosyalistlerinin Ayaklanmasına (Kasım 1918-Şubat 1919), 27 yaşında ilk TBMM açılışına (23 Nisan 1920), 30 yaşında Türkiye Cumhuriyetinin ilanına (29 Ekim 1923) tanık olacak, 42 yaşında da İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine getirilecektir. Tonguç 30-45 yaşları arasında (1923-1938) Cumhuriyet Devrimlerini yoğun bir biçimde yaşayacaktır.

* * * * *

Cumhuriyet devrimlerinin en yoğun olduğu bir dönemde ona verilen görevin ilk adımını Saffet Arıkan ile birlikte, askerliğini çavuş olarak yapmış olan zeki, yetişkin köylüleri, köylerindeki eğitim sorunlarının çözümü için, "Köylü Enstitüleri" diyebileceğimiz Eğitmen Kursları'nda yetiştirmeye başlayarak atacaktır. Kurs ilk olarak Eskişehir Mahmudiye'de başlatılacak(1936), başarılı bulunarak diğer bölgelere de yayılacaktır.

Hemen ertesi yıl bu kursların yanında Köy Enstitülerinin ilk örnekleri (prototip) olan dört Köy Öğretmen Okulu açılacaktır (Eskişehir Çifteler-1937/İzmir Kızılçullu-1937/Kırklareli Kepirtepe-1938/Kastamonu Göl Öğretmen Okulu-1939).

* * * * *

Tonguç, 1947'ye kadar Anadolu'nun 61 ilini, 305 ilçesini ve 9150 köyünü dolaşacak, gerçekci ve doğru kararlar verirken, atılım yaparken bu bilgi, veri, gözlem ve incelemelerinden güç alacaktır. O dönemde bu kadar çok yeri incelemek bir yana, buraları görebilen siyasetçi ve vekil sayısı bile parmakla gösterilecek kadar azdır. O siyasete davet edildiğinde ise bu öneriye gülüp geçecek, geri çevirecektir.

* * * * *

Dört yıllık (1936-1940) ön uygulamalar sonunda, Hasan Ali Yücel'in bakan olmasıyla 17 Nisan 1940 tarihinde, bize özgü, daha önce hiç bir yerde örneği olmayan Köy Enstitüleri doğacaktır.

* * * * *

Köy Enstitüleri en özgün haliyle 1940-1946 yılları arasında uygulanabilecektir. 1946-1954 yılları arasında Yücelsiz ve Tonguçsuz kalan köy enstitülerinin değer ve ilkeleri, bu 8 yıl boyunca sistemli bir erozyona uğratılacak ve 27 Ocak 1954'de kapılarına kilit vurularak, klasik öğretmen okullarına dönüştürülecektir.

* * * * *

İkinci Dünya Savaşı sonunda yanmış, yıkılmış Avrupa’da yersiz yurtsuz ve kimsesiz çocuklar için, 1946’da İsviçre'nin Trogen kentinde bizim köy enstitülerine pek benzer ilk Pestalozzi Okulu açılıp, diğer ülkelerde de buna benzer okullar açılması teşvik edilirken, aynı yılda 1946'dan itibaren yapılan asılsız iftiralarla işbirlikçi sermaye ve büyük toprak sahiplerince uygulanan bir çökertme planıyla Köy Enstitüleri gelişemeden yok edilecektir.

* * * * *

Oysa İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, Köy Enstitüleriyle ülkemizde başlayan "Eğitim Savaşı"nı 1949 yılında UNESCO “Yüzyılın Eğitim Projesi” olarak ilan edecek, Köy Enstitülerini tüm ülkelere örnek gösterecek, ülkemizde ise aynı yıl Köy Enstitülerindeki uygulamalı dersler ve değerler tırpanlanmaya başlanacak, Marşal Yardımları artarak hızlanacak, ilkokullara zorunlu din dersleri konulacak ve 10 ilde hızla imam hatip kursları açılacaktır.

* * * * *

1952' de Isvicre'de 500 bilim insanı ve saygın kuruluşun yayın kurulunu oluşturduğu, evrensel değer ve kişilere yer veren "Pedagoji Ansiklopedisi"nde ilk kez bir Türk eğitbilimciye İsmail Hakkı Tonguç'a özel bir sayfa ayrılacaktır. Yine aynı yıl Türkiye NATO’ya girecek, Atatürk zamanında Amerikalılardan alınan Kızılçullu Köy Enstitüsü binası, işbirlikçi sermaye tarafından NATO binası olarak tekrar Amerikalılara geri verilecektir. Bununla da kalmayacak Tonguç aynı yıl kendi hazırladığı “Öğretmen Ansiklopedisi ve Pedagoji Sözlüğü"nü yazar olarak adını gizleyerek bastırmak zorunda kalacaktır.

* * * * *

Tonguç Köy Enstitülerinde yapılan çalışmaların fotoğraflarını ya kendi çekerek ya da fotoğrafçılık kolundaki çalışma arkadaşlarını ve koy enstitüsü oğrencilerini bu işe yönlendirerek tek tek belgelendirmiştir. Ayrıca oğlu Engin Tonguç’tan tüm yazışmaların, yanıtların, mektupların ikinci nüshalarını ve fotoğraflari sakladığını da öğreniyoruz. Bunun ne kadar yerinde ve doğru bir davranış olduğunu, 1947'de Milli Eğitim Binası yangınında birçok belgenin yok olmasıyla ve köy enstitulerine yapılan suclamalara karşı kanıt niteliği taşımalarıyla daha iyi anlıyoruz. Onun kitapları, yazıları, gözü gibi koruduğu belgeler şimdi hala Ismail Hakkı Tonguç Vakfı Belgeliği'nde tarihe ışık tutmaya devam etmektedir.

* * * * *

19 ay öğrenim, 13 ay eğitim incelemeleri için yurtdışında bulunan, bu amaçla 5 kez yurtdışına çıkan, Bakanlık merkezine geçmeden önce kesintilerle de olsa toplam 8 yıl Eskişehir, Konya, Adana ve Ankara'da öğretmenlik, 9 yıl Bakanlık merkezinde Ders Araç Gereçleri ve Müze Müdürlüğü, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Gazi Lisesi'nde yöneticilik, 11 yıl, 1 ay 21 gün İlköğretim Genel Müdürlüğü yapan, 4 yıl görevinden sürgün edilen (Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği, resim öğretmenliği) ve 4 yıl Bakanlık emrinde açığa alınan (1950-1954) Ismail Hakkı Tonguç, toplam 36 yıl boyunca gece gündüz demeden, sağlığını yeterince koruma olanağı bulamadan, Türk eğitimine hizmet vermiştir.

* * * * *

11 Mart 1944 cumartesi günü, birkaç gündür boğaz ağrısı ve ateşten rahatsız olan Tonguçların ikinci oğlu Yalım, yapılan difteri serumuna allerjiden can verecek, Tonguç'un birikmiş bir kuruşu bile olmadığından, Yücel ve Kansu cenaze harcamaları için gerekli olan beş yüz lirayı kendi aralarında temin edeceklerdir.

* * * * *

Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk halkına borcunu fazlasıyla ödemiş olan Tonguç'a, TC ona olan borcunu ödemek, vefa göstermek bir yana, birçok devrimci aydınımıza yapıldığı gibi onu da cezalandıracaktır..

Ne Yüceli ne Tonguç'u ne de Köy Enstitülerini en düşük değerdeki bir paramızın bir yüzünde bile göremezsiniz. Onlarla ilgili devletin bastırdığı bir anı puluna bile rastlayamazsınız. Ama Amerikan Donanmasının Türkiye’ye yaptığı ilk ziyaret için basılmış pullara rastlayabilirsiniz.

* * * * *

Eğitim-Ögretim/Kültür Bakanı Saffet Arıkan ve ardından gelen Hasan Ali Yücel ile birlikte Köy Enstitülerinin teori ve pratiğinin temellerini atan İsmail Hakkı Tonguç, bu eğitimle o dönemde eğitime en çok gereksinimi olan ve en küçük yerleşim birimleri olarak çoğunluğu oluşturan köyleri hedef almıştır. Ancak uygulanan yol, yöntem ve ilkeler açısından ele alacak olursak bu eğitimle, yerleşim birimlerinin en küçüğünden (köy/mahalle) en büyüğüne (büyükşehir) kadar toplu yaşamın olduğu her yerde bir bütünlük içinde farklı gereksinimlere cevap verecek şekilde hem nitelikli eğitimciler hem de nitelikli çesitli meslek elemanları yetiştirmek mümkündür. Tonguç'un yolundan giderek bu tür bir eğitimde şu yol, yöntem ve ilkeler esas alınmalıdır:

Toplum kendi içinden canlandırılmalı,

-İş ve üretime odaklı olmalı,

-Fırsat ve olanak eşitliği sağlamalı,

-Özgürlükçü, demokratik, laik, karma, bilimsel ilkelere dayalı olmalı,

-İnsan haklarına saygılı olmalı,

-Parasız olmalı,

-Yaparak yaşayarak, kesintisiz bir eğitim olmalı,

-Öğrenciyi merkeze koymalı,

-Doğa ve çevre dostu bir eğitim olmalı,

-Çevresiyle bütünleşebilmeli,

-Emeğe saygı duymalı,

-Her zaman kamu, toplum yararını gözetmeli,

-Kaderciliğe karşı olmalı,

-Teknolojiyi iyi kullanmayı öğretmeli,

-Sanatı, sporu içselleştirebilen, yaratıcılığı geliştiren bir eğitim olmalı,

- Okumayı ve yazmayı sevdiren bir eğitim olmalı,

-Disiplinlerarası bir eğitim uygulanmalı,

-İmece, işbirliği, dayanışma ve küme çalışmasını öne çıkarmalı,

-Önceden belirlenmiş genel ilkeler doğrultusunda, yönetimi özerk olmalı, eğitimin içini yerel eğitimciler ve eğitim görenler birlikte doldurmalı,

-Yerel ekonomiyi canlandırabilmeli,

-Özgün kültürü işlemeli, evrensel değerlere açık olmalı,

-Ülkesini yakından tanıtan, farklılıkları sevdiren bir eğitim olmalı,

-Usta eğitimini önemseyen ve insanın çok yönlü yetişmesini sağlayan bir eğitim olmalı,

-Karakter eğitimine önem vermeli,

-Ve her yerleşkesinde aynı ilke ve yöntemler uygulanmalıdır…

Buna eklenebilecek başka değerler de çıkabilir.

Bu yol, yöntem ve ilkeler ışığında kurulacak okullar, Tonguç'un vurguladığı gibi birer "İş ve Yaşam Okulu" haline gelecektir. "Kafa, Kalp, Kol" işbirliği içinde "3K Eğitimi" diyebileceğimiz bir eğitimle, beş duyu aracılığıyla edinilen bilgiler bu okullarda hayata geçirilebilecektir.

Tonguç 27 Mayıs'tan sonra hazırlıkları başlayan 1961 Anayasası için ölümüne günler kala eğitim önerilerini sıralamaktan da geri kalmaz.

O tam bir eğitim devrimcisidir.

* * * * *

Tonguç’u iyi tanıyan dostlarından biri olan Süleyman Edip Balkır,

Tonguç’a Kitap” ta onu şu sözcüklerle tanımlar:

Bence Tonguç’a yakışan lakap, DEV ADAM dır….her düşüncesinde, her işinde ölçü çap daima büyüktü.

Çok defa insanın yüzüne bakmazdı. Fakat siz onun gözlerinin içine bakmağı akıl ettiğiniz zaman bunların arkasında çok şefkatli, sevmesini bilen, samimi vefalı, pırlanta gibi kalbini görebilirdiniz. Bir büyük adamda bulunması istenilen her şey onda vardı. Hoşgörürlük tarafının sınırı yoktu. Kişisel eksikliklerin derecesi ne olursa olsun düzeleceğine inanır; düzelmesi için de sonuna kadar beklemesini bilirdi. Danışmayı, araştırmayı çok severdi. Tutumunun her zaman iyiye doğruya yönelmesindeki özelliği bir bilim adamı gibi davranışında aramalıdır. Sevgisi çok engindi fakat kini de derindi. Bu millete, bu milletin çeşitli çıkarına zarar verdiği toplumca anlaşılan bilinen insanları affetmezliği ölçü tutmaz ağırlıkta idi…”

Yine aynı kitapta, İsviçre’nin tanınmış tarihçisi Alfred Rufer'in İsviçre’de yazdığı gazete köşesinde:

Bu adamın saygı uyandıran, iri yarı güçlü beden yapısını çelikten enerjisini ne geceli gündüzlü yorucu çalışmaları ne yaş ne de uğradığı saldırışlar ve suçlandırmalar yıkabilmiştir. Zekası, canlı kaldı. Mizahı kuvvetlidir, iyinin sonunda yeneceğine sarsılmaz bir inanç besler. Alçakgönüllülük başlıca vasfıdır. Benimle konuşurken kendisinin Türkiye eğitimini kurduğunu düzene soktuğunu bir tek sözle olsun belirtmedi.” sözleri yer almıştır.

* * * * *

Hasan Ali Yücel, “Türk Eğitiminin Pestalozzisi” dediği Tonguç’u şöyle tanımlar:

" Eğitim konusunda iki gruba ayrılıyordu düşünler o zaman: Bir yanda pratikte çok güçlü, ama düşün temeli zayıf Satı Bey, öbür yanda Durkheim'i tutan Gökalp, yalnız dünle kalan Gökalp. Hakkı büyük adamdı, bu ikisinin sentezi, yaşama geçirilişi köy enstitüleri oldu."

* * * * *

23 Haziran 1960’da aramızdan ayrılırken emanet edilen "Tonguç Meşalesi" o günden bugüne yanmaya devam ediyor, hiç sönmedi, sönmeyecek de…

Köy Enstitülerine emeği geçenlerin ışıkları hiç sönmesin.

Hepsine binlerce minnet ve saygıyla…

* * * * *

Tonguç, ilk yapıtının çıktığı 1927’den, son yapıtının yayınlandığı 1960 yılına kadar, bir yandan okur, bir yandan da yazar.

İşte onun 33 yılda yazdığı eserler:

1. ELİŞLERİ REHBERİ (1927 Arap harfleri ile - İLK YAPITI )

2. MUALLİM ALMANAĞI (1928)

3. MUALLİM YILLIĞI (1929)

4. MÜREBBİNİN RUHU VE MUALLİM YETİŞTİRME MESELESİ (1931, Kerschensteiner'den çeviri)

5. İLK, ORTA VE MUALLİM MEKTEPLERİNDE RESİM, ELİŞLERİ VE SANAT TERBİYESİ (1932)

6. İŞ VE MESLEK TERBİYESİ (1933)

7. KERSCHENSTEİNER (Çeviri-1933)

8. ALMANYA MAARİFİ (Ortak-1934)

9. KÖYDE EĞİTİM (1938)

10. CANLANDIRILACAK KÖY (1938,1939, 1947)

11. İLKOKUL ÖĞRETMENLERİ İÇİN YAPTIRILACAK EVLER (1944)

12. İLKÖĞRETİM KAVRAMI (1946)

13. EĞİTİM YOLU İLE CANLANDIRILACAK KÖY(1947).

14. İŞ EĞİTİMİ İLKELERİNE GÖRE HAZIRLANMIŞ ÖĞRETMEN ANSİKLOPEDİSİ (1949)

15. RESİM İŞ DERSLERİ (1951)

16. ÖĞRETMEN ANSİKLOPEDİSİ VE PEDAGOJİ SÖZLÜĞÜ (1952)

17. PESTALOZZİ ÇOCUKLAR KÖYÜ (1960 - SON YAPITI)

* * * * *

Ölümünden sonra yayınlananlar:

18) PESTALOZZİ VE DEVRİM (1962, F. GÜNDÜZALP, M. RAUF İNAN İLE BİRLİKTE ÇEVİRİ),

19. MEKTUPLARLA KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI(1976)

20) KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI (2 Cilt KEÇEV-2000)

23 Haziran 2022

#atillak

https://atillakucukkayikci.blogspot.com/

* * * * *

PAYLAŞIM: Dilek Özdemir - “KÖY ENSTİTÜLÜLERİN ÇOCUKLARI” FACEBOOK GURUBU

Hiç yorum yok: