27 Ocak 2023 Cuma

Sarayköy Gazi İlk Okulunun sevgili öğrencileri (1966/1967 Öğrt. Yılı) / Ali Sinan Demirkale

 

Bir zaman tüneli klasiği (1966/1967 Öğrt. Yılı): Sarayköy Gazi İlk Okulunun sevgili öğrencileri / Ali Sinan Demirkale

1966,,,1967,,, öğretim yılı, Sarayköy Gazi İlk Mektebi, Makamı cennet olsun Bizleri Beş yıl Okutan eğiten sevgili öğretmenim HÜSEYİN GİRGİN, ve 4.A ,Sınıfı Arkadaşlarımiz, Ölmüş Kardeşlerimizin Makamları cennet olsun, Allah rahmet eylesin, Makamları cennet olsun. Duacıyız, Yaşayan Sevgili Kardeşlerimize sağlik mutluluklar diliyorum. Bu Fotoğrafı 58 elli sekiz yıldır albümüm de sakladım, Sınıf arkadaşlarımızin İsimleri Aklımda kalanlarını ,en yukarı sol baştan itibaren sağa doğru sırayla yazıyorum. LÜTFEN İSIMLERINI HATIRLAYAMADIKLARIM İSIMLERINI NOT DÜŞERLERSE İLETIŞIM VE SELAM KURABİLİRİZ SAYGIM SEVGIMLE SELAM EDIYORUM, ALI SINAN DEMIRKALE.... En yukarısı En sol baş , sağa doğru!.. 1.Hüseyin ÇİMENGEDIK ,, 2.Mesut ÇELİKTEN ,, 3.Kazım ...?...,, 4. ....?.....,, 5.Mustafa TERZIOĞLU,, 6. Abdullah BAŞTAŞ ,, ABDULLAH BAŞTAŞIN ARKASINDA KAPI ARALIĞINDAN GERİDEN BAKAN RAHMETLİ BAŞ ÖĞRETMENIMIZ ÖMER GÜLTEKİN... 7.Celal EVRANÜZ ,, 8. Mehmet ÖZDAMAR,, 9. .....?.....,,,, .....2 .SIRA,,.EN SOL BAŞ, SAĞA DOĞRU..10.Nevin YAVUZYILMAZ ,, 11.İlkay BİLGE,, 12. Aydın ...?...,, 13.Yılmaz ÖZKAN,, 14. Ayşe ÜLKER,, 15.....?....,, 16...?...,, 17.Ahmet COŞKUN,, 18..?.. SAGLAM,, 19.....?....,, ...3.SIRA EN SOL BAŞ,, SAĞA DOĞRU,,20.Mehmet Kamil KARACA,, 21.Tumay GÖR,, 22.Müslüm ÖZTÜRK,, 23.HASAN..?..,, 24.Sarışın ? Arkadaşımız,, 25.Meral HELVACI,, 26.Medine DEMİRCAN,, 27. Hüseyin GACAROĞLU,, 28.HATİCE ÇÖMEZ.,, 29....?...,, 30....?....,, 31....?.....,, 32.Hayriye SABUNCU.,, 33....?.....,,, ...4.EN SOL BAŞ, SAĞA DOĞRU, 34....?.....,, 35.Mustafa BAKACAK,, 36.Ali sinan DEMİRKALE ,, 37.Rıza YILMAZ,, 38.Şehime ÖZYURT,, 39.Nahide ÖZÇİFTÇİ,, 40.Aynur GİRGİN,, 41. Nesrin INANKUL,, 42. Emel ZEHİR,, 43. Koray KÜÇÜKAĞA,, 44. ....?.....,, YERDE OTURANLAR, 45.Veli ÇAYLAK,, 46.Ali KARAOĞLANOĞLU,,, Aklımda kalmasın birde resimde yok ama, Ekrem CANKUŞ.,, VARDI...

* * * * * * * * *

Paylaşım: Ali Sinan Demirkale / “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu

* * * * * * * * *

25 Ocak 2023 Çarşamba

Bir zaman tüneli klasiği, Sevgili öğretmenlerimiz: Sarayköy Gazi İlk okulu (1965)


Bir zaman tüneli klasiği, Sarayköy Gazi İlk okulunun sevgili öğretmen ve öğrencileri (1965).
* * * * * * * * * *
Kaynak: Emin Hayrettin Helvacılar paylaşımı
* * * * * * * * *

1960' lı yılların tanığı bazı sevgili dostlardan bir demet anı

Mehmet Yaman: Benim dönemimde Gazi ilkokulunda öğretmenlik yapan öğretmenlerimizden hatırlayabildiklerim, Ahmet Küçük, Sadık Kocabaş, Hüseyin Girgin, Ömer Gültekin, Mustafa Meriç, Rafet Taş, Hüseyin Bardak, Nejat Deniz, Meftune Aycan, Suzan Kudal öğretmenlerimizin ve bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlar, hayat olmayan öğretmenlerimize Allahtan rahmet, sağ olanlara uzun ömürler diler, saygılarımı sunarım.

* * * * * * * * *
Emin Helvacılar: Dünyanın En Değerli Varlıkları Olan Siz Öğretmenler! Bugün, Türk Öğretmeninin Şeref Günüdür. Ona Olan Saygıyı Yenileme, Onun Yüceliğini Anma Günüdür. Böyle Anlamlı Bir Günde Hepinizi Sevgiyle, Candan Kutluyoruz.

* * * * * * * * *

İbrahim Helvacılar: 1955 yılında başladığım ilkokulun 1 ve 2.nci sınıflarını Sarayköy Gazi İlkokulu'nda okudum. Öğretmenim Abdullah Aslankara idi. Rahmetli öğretmenim derslerde hiç söz etmedi ama, ben onun Çanakkale Savaşlarına katıldığını üç-beş sene önce internetten öğrendim.
Böyle bir öğretmen öğrencisine ne öğretirse onu öğrendim!..

1957 yılında, 24 Mayıs İlkokulu açıldıktan sonra kaydım oraya aktarıldı. 3, 4 ve 5.nci sınıfları 24 Mayıs İlkokulu'nda Galip Haznedar'ın öğrencisi olarak okudum ve 1960 yılında oradan mezun oldum. Rahmetli öğretmenim müzik derslerinde sınıf arkadaşlarımdan Bayram Küçük'ü tahtaya kaldırır ve ondan bir türkü okumasını isterdi. Bayram da her defasında Çanakkale türküsünü okurdu:
" Çanakkale içinde vurdular beni / Ölmeden mezara koydular beni...."
Galip Bey de oturduğu öğretmen kürsüsünde başını bir eline dayayıp, sessizce ağlardı, (şimdi bunları yazarken ben de ağlıyorum).
Böyle bir öğretmen öğrencisine ne öğretirse onu öğrendim!...
Rahmetli öğretmenim o yıllarda Terazi Çeşme Meydanı'na yakın bir sokakta, bir göz evde otururdu. Fötr şapkası, jilet gibi ütülü pantolunu, takım elbisesi ve boyalı-cilalı ayakkabısı ile her zaman tertemiz ve pırl pırıl giyinir, Sarayköy'de adeta Cumhuriyet'i ve Atatürk'ü temsil ederdi. Evinden çikıp Belediye önünden Atatürk Caddesi boyunca okula giderken, dükkanlarının önünde oturan esnaf, Galip Bey'i görünce ayağa kalkar, onu selamlardı. Galip Bey de her seferinde başındaki fötr şapkasını eliyle yukarı doğru kaldırarak onların selamına karşılık verirdi.
Sınıf öğretmenlerim oldukları için sadece sevgili öğretmenlerim Abdullah Bey ve Galip Bey'in adlarını andım. Ayni yıllarda Gazi İlokukulu, 24 Mayıs İlkokulu ve Sarayköy Ortaokulu'nda Sarayköylülere hizmet vermiş olan diğer sevgili öğretmenlerimizin adlarını tek tek yazamadım. Tüm öğretmenlerimizi saygı ve sevgi ile anıyorum. Aramızdan ayrılmış olanlara rahmet, yaşamını sürdürmekte olanlara sağlıklar diliyorum.
Ve son söz: Şimdi böyle öğretmenler var mı? Yoksa, neden yok?

22 Ocak 2023 Pazar

Millet Mektebi Türkçe öğrenme belgesi

 YIL:1929 - Ödemiş'te açılan Millet Mektebi Türkçe öğrenme belgesi.

(Ödemişli Öztin Yanbastı'nın paylaşımından aktarılmıştır).

* * * * * * * * * *

KAYNAK: Öcal Erdoğan , “YK Köy Enstitülüler Derneği Türkiye “

* * * * * * * * * *

* * * * * * * * * * * *
  * * * * * * * * * * * *
 



19 Ocak 2023 Perşembe

Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü Öğrencileri

 

Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü Öğrencileri.1940'lı yıllar..

* * * * * * * * *

KAYNAK: “Köy Enstitüleri ve Eğitim” Facebook Gurubu

PAYLAŞIM: TC Dilek Özdemir, “KÖY ENSTİTÜLÜLERİN ÇOCUKLARI” Facebook Gurubu

* * * * * * * * *

Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz.

Yazgısına küs topraklarda birer serçe kuşuydunuz.

Türk köylüsünden konçerto çalan, roman, öykü, şiir yazan, ressam, heykeltıraş, öğretmen, aydın çıkarmanın ocağı; KÖY ENSTİTÜLERİ

Onlar,

Köy çocuklarıydı.

Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.

Kavrulmuş ekinler gibiydiler.

Geldiler,

Yalın ayakları

Ve

Yırtık mintanlarıyla geldiler,

Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.

Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış

Ve

Unutulmuştular bin yıldır.

Ferhat oldular,

Yardılar İdris Dağını.

Gürül gürül akıttılar suyunu,

Hasanoğlan’a.

Köroğlu oldular,

Kafa tuttular Bolu Beylerine.

Yıktılar saltanatını ağaların.

Tolstoy’u Balzac’ı okudular koyun güderken.

Mozart’ı, Bethoven’i çaldılar dağ başlarında.

Moliere’i, Sophokles’i oynadılar.

Horon teptiler Beşikdüzü’nde kol kola.

Halay çektiler Yıldızeli’nde türkülerle.

Diz vurdular Ortaklar’da efece...

Siz,

Her gece,

Mehtaba çıkarken Heybeli’de,

Onlar,

Duvar ördüler,

Çatı çattılar.

Yıldızlara bakarak yaz geceleri,

Harman yerlerinde yattılar.

Kazma salladılar yorulmadan.

Kerpiç döktüler

Kerpiç.

Sızlanmadılar hiç.

Yakıştı nasırlı ellerine,

Kitap ve çekiç.

Başladı yurt harmanında imece...

Bir gece,

Karanlık inlerinden sinsice,

Brütüsler çıktı ansızın.

Çektiler zehirli hançerlerini,

Vurdular sırtlarından haince...

Çıktı mağaralarından yarasalar,

Çıktı halk düşmanları,

Üşüştü sülükler gibi üstümüze.

Emdiler kanımızı,

Doymadılar.

Yıktılar umudunu Türkiyemin.

Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,

Kalkınmış bir Türkiye gelir,

Köy Enstitüleri denince.

Özbek İNCEBAYRAKTAR

* * * * * * * * *

Kaynak: “TC Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü & Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü”

* * * * * * * * *

Adana, Düziçi Köy Enstitüsü

 

Adana, Düziçi Köy Enstitüsü.1940'lı yıllar... Dursun Tezcan Albümü.

* * * * * * * * *

KAYNAK: "Köy Enstitüleri ve Eğitim" Facebook Gurubu

PAYLAŞIM: TC Dilek Özdemir , “KÖY ENSTİTÜLÜLERİN ÇOCUKLARI” Facebook Gurubu

* * * * * * * * *

Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz.

Yazgısına küs topraklarda birer serçe kuşuydunuz.

Türk köylüsünden konçerto çalan, roman, öykü, şiir yazan, ressam, heykeltıraş, öğretmen, aydın çıkarmanın ocağı; KÖY ENSTİTÜLERİ

Onlar,

Köy çocuklarıydı.

Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.

Kavrulmuş ekinler gibiydiler.

Geldiler,

Yalın ayakları

Ve

Yırtık mintanlarıyla geldiler,

Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.

Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış

Ve

Unutulmuştular bin yıldır.

Ferhat oldular,

Yardılar İdris Dağını.

Gürül gürül akıttılar suyunu,

Hasanoğlan’a.

Köroğlu oldular,

Kafa tuttular Bolu Beylerine.

Yıktılar saltanatını ağaların.

Tolstoy’u Balzac’ı okudular koyun güderken.

Mozart’ı, Bethoven’i çaldılar dağ başlarında.

Moliere’i, Sophokles’i oynadılar.

Horon teptiler Beşikdüzü’nde kol kola.

Halay çektiler Yıldızeli’nde türkülerle.

Diz vurdular Ortaklar’da efece...

Siz,

Her gece,

Mehtaba çıkarken Heybeli’de,

Onlar,

Duvar ördüler,

Çatı çattılar.

Yıldızlara bakarak yaz geceleri,

Harman yerlerinde yattılar.

Kazma salladılar yorulmadan.

Kerpiç döktüler

Kerpiç.

Sızlanmadılar hiç.

Yakıştı nasırlı ellerine,

Kitap ve çekiç.

Başladı yurt harmanında imece...

Bir gece,

Karanlık inlerinden sinsice,

Brütüsler çıktı ansızın.

Çektiler zehirli hançerlerini,

Vurdular sırtlarından haince...

Çıktı mağaralarından yarasalar,

Çıktı halk düşmanları,

Üşüştü sülükler gibi üstümüze.

Emdiler kanımızı,

Doymadılar.

Yıktılar umudunu Türkiyemin.

Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,

Kalkınmış bir Türkiye gelir,

Köy Enstitüleri denince.

Özbek İNCEBAYRAKTAR

* * * * * * * * *

Kaynak: “TC Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü & Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü”

* * * * * * * * *

Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz

 

Ortaklar Köy Enstitüsü öğrencileri, Aydın, 1945. Semiramis Ataer arşivinden.

* * * * * * * * *

Paylaşım: Nihat Şenol Taşcı- “KÖY ENSTİTÜLÜLERİN ÇOCUKLARI” Facebook Gurubu.

* * * * * * * * *

Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz.

Yazgısına küs topraklarda birer serçe kuşuydunuz.

Türk köylüsünden konçerto çalan, roman, öykü, şiir yazan, ressam, heykeltıraş, öğretmen, aydın çıkarmanın ocağı; KÖY ENSTİTÜLERİ

Onlar,

Köy çocuklarıydı.

Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.

Kavrulmuş ekinler gibiydiler.

Geldiler,

Yalın ayakları

Ve

Yırtık mintanlarıyla geldiler,

Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.

Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış

Ve

Unutulmuştular bin yıldır.

Ferhat oldular,

Yardılar İdris Dağını.

Gürül gürül akıttılar suyunu,

Hasanoğlan’a.

Köroğlu oldular,

Kafa tuttular Bolu Beylerine.

Yıktılar saltanatını ağaların.

Tolstoy’u Balzac’ı okudular koyun güderken.

Mozart’ı, Bethoven’i çaldılar dağ başlarında.

Moliere’i, Sophokles’i oynadılar.

Horon teptiler Beşikdüzü’nde kol kola.

Halay çektiler Yıldızeli’nde türkülerle.

Diz vurdular Ortaklar’da efece...

Siz,

Her gece,

Mehtaba çıkarken Heybeli’de,

Onlar,

Duvar ördüler,

Çatı çattılar.

Yıldızlara bakarak yaz geceleri,

Harman yerlerinde yattılar.

Kazma salladılar yorulmadan.

Kerpiç döktüler

Kerpiç.

Sızlanmadılar hiç.

Yakıştı nasırlı ellerine,

Kitap ve çekiç.

Başladı yurt harmanında imece...

Bir gece,

Karanlık inlerinden sinsice,

Brütüsler çıktı ansızın.

Çektiler zehirli hançerlerini,

Vurdular sırtlarından haince...

Çıktı mağaralarından yarasalar,

Çıktı halk düşmanları,

Üşüştü sülükler gibi üstümüze.

Emdiler kanımızı,

Doymadılar.

Yıktılar umudunu Türkiyemin.

Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,

Kalkınmış bir Türkiye gelir,

Köy Enstitüleri denince.

Özbek İNCEBAYRAKTAR

* * * * * * * * *

Kaynak: “TC Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü & Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü”

* * * * * * * * *

Köy Enstitüsüne kayıt için gelen kız öğrenciler

 

Köy Enstitüsüne kayıt yaptırmak için gelen kız öğrenciler. 1940'lı yıllar.

''Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz.

Yazgısına küs topraklarda birer serçe kuşuydunuz.''

Köy Enstitüsüne kayıt yaptırmak için gelen kız öğrenciler. 1940'lı yıllar.

Türk köylüsünden konçerto çalan, roman, öykü, şiir yazan, ressam, heykeltıraş, öğretmen, aydın çıkarmanın ocağı; KÖY ENSTİTÜLERİ

Onlar,

Köy çocuklarıydı.

Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.

Kavrulmuş ekinler gibiydiler.

Geldiler,

Yalın ayakları

Ve

Yırtık mintanlarıyla geldiler,

Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.

Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış

Ve

Unutulmuştular bin yıldır.

Ferhat oldular,

Yardılar İdris Dağını.

Gürül gürül akıttılar suyunu,

Hasanoğlan’a.

Köroğlu oldular,

Kafa tuttular Bolu Beylerine.

Yıktılar saltanatını ağaların.

Tolstoy’u Balzac’ı okudular koyun güderken.

Mozart’ı, Bethoven’i çaldılar dağ başlarında.

Moliere’i, Sophokles’i oynadılar.

Horon teptiler Beşikdüzü’nde kol kola.

Halay çektiler Yıldızeli’nde türkülerle.

Diz vurdular Ortaklar’da efece...

Siz,

Her gece,

Mehtaba çıkarken Heybeli’de,

Onlar,

Duvar ördüler,

Çatı çattılar.

Yıldızlara bakarak yaz geceleri,

Harman yerlerinde yattılar.

Kazma salladılar yorulmadan.

Kerpiç döktüler

Kerpiç.

Sızlanmadılar hiç.

Yakıştı nasırlı ellerine,

Kitap ve çekiç.

Başladı yurt harmanında imece...

Bir gece,

Karanlık inlerinden sinsice,

Brütüsler çıktı ansızın.

Çektiler zehirli hançerlerini,

Vurdular sırtlarından haince...

Çıktı mağaralarından yarasalar,

Çıktı halk düşmanları,

Üşüştü sülükler gibi üstümüze.

Emdiler kanımızı,

Doymadılar.

Yıktılar umudunu Türkiyemin.

Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,

Kalkınmış bir Türkiye gelir,

Köy Enstitüleri denince.

Özbek İNCEBAYRAKTAR

* * * * * * * * *

Kaynak: “TC Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü & Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü”

* * * * * * * * *

Eğitim Üretim İçindir

Eğitim Üretim İçindir.

Köy Enstitüleri'nde öğrenciler yaparak yaşayarak öğrenirler, öğrenirken de üretirlerdi.

* * * * * * * * *

KAYNAK: “TC Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü & Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü” FACEBOOK Gurubu

* * * * * * * * *

Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz.

Yazgısına küs topraklarda birer serçe kuşuydunuz.

Türk köylüsünden konçerto çalan, roman, öykü, şiir yazan, ressam, heykeltıraş, öğretmen, aydın çıkarmanın ocağı; KÖY ENSTİTÜLERİ

Onlar,

Köy çocuklarıydı.

Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.

Kavrulmuş ekinler gibiydiler.

Geldiler,

Yalın ayakları

Ve

Yırtık mintanlarıyla geldiler,

Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.

Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış

Ve

Unutulmuştular bin yıldır.

Ferhat oldular,

Yardılar İdris Dağını.

Gürül gürül akıttılar suyunu,

Hasanoğlan’a.

Köroğlu oldular,

Kafa tuttular Bolu Beylerine.

Yıktılar saltanatını ağaların.

Tolstoy’u Balzac’ı okudular koyun güderken.

Mozart’ı, Bethoven’i çaldılar dağ başlarında.

Moliere’i, Sophokles’i oynadılar.

Horon teptiler Beşikdüzü’nde kol kola.

Halay çektiler Yıldızeli’nde türkülerle.

Diz vurdular Ortaklar’da efece...

Siz,

Her gece,

Mehtaba çıkarken Heybeli’de,

Onlar,

Duvar ördüler,

Çatı çattılar.

Yıldızlara bakarak yaz geceleri,

Harman yerlerinde yattılar.

Kazma salladılar yorulmadan.

Kerpiç döktüler

Kerpiç.

Sızlanmadılar hiç.

Yakıştı nasırlı ellerine,

Kitap ve çekiç.

Başladı yurt harmanında imece...

Bir gece,

Karanlık inlerinden sinsice,

Brütüsler çıktı ansızın.

Çektiler zehirli hançerlerini,

Vurdular sırtlarından haince...

Çıktı mağaralarından yarasalar,

Çıktı halk düşmanları,

Üşüştü sülükler gibi üstümüze.

Emdiler kanımızı,

Doymadılar.

Yıktılar umudunu Türkiyemin.

Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,

Kalkınmış bir Türkiye gelir,

Köy Enstitüleri denince.

Özbek İNCEBAYRAKTAR

* * * * * * * * *

Kaynak: “TC Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü & Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü”

* * * * * * * * *


Öğretmen Halise’ye Mektup / Talip Apaydın

 Öğretmen Halise’ye Mektup* / Talip Apaydın

Şu anda sana yazmaktan başka çarem yok. Burada öyle güçlükler karşısında kalıyorum ki, tek başıma zayıf düşüyorum. Halkın arasında duyarak, düşünerek çalışan her aydın, Ceyhun Atuf’un dediği gibi gerçekten derin bir acı ile muzdarip olacaktır, hiç başka yolu yok.

Bölgemde yeni yapılacak olan üç okulun inşaatlarına hemen başlamak üzere köylere gittim. Kanunen inşaatların taşı, kumu ve ameleliği köylüler tarafından temin edilmesi lazım. Benim köylüler hiç yanaşmıyorlar. Hatta arsaları bile göstermek istemediler. Güç bela yerlerini ayırdık. Fakat planları uygulamak için ip yok, kazık getirmezler, kazıkları çakmak için balta yok. Ah, memlekette hiçbir şey yapmamak için bir ruh aşılandı halkımıza. Demokrasi varmış (!) onun için köylerinde yapılacak okula bir çivi getirip çakmak istemiyorlar. Konuşuyorum, uzun uzun anlatıyorum, dinler görünüyorlar, bitince her biri bir yere dağılıyor. Bir köyde “eski ezan kabul edildi, eski yazı da kabul edilecekmiş” demeye kadar vardırdılar. Çaresiz her şeyi yüzüstü bırakıp ağlamaklı bir içle Almus’a, evime döndüm. Burada okulun bahçe kapısını da açık koymuşlar. İçerisi inek ahırı olmuş. Diktiğim sebzeler, fidanlar hep çiğnenmiş, kırılmış.Hayvanlar okulun duvarına sürtünmüşler. Camlarını kırmışlar, sıvasını dökmüşler. Köyden bir kimse gelip de kapıyı kapatıvermemiş, belki de kasten açtılar.

Evime girdim kuru, fakir, tam takır. Kitaplarım dağılmış, yatağımda fareler oynamış. Bütün gece uyuyamadım. Evim yanmış, felaketler ortasında kalmışım gibi kıvrandım, şu anda sana yazmaktan başka çare yok. Ne yapacağız böyle? Memleket nereye gidiyor böyle?

Halise işte seni buralara çağırıyorum. Şu haliyle berbat bir yere. Ama hayat her yerdedir. Yaşamak burada da güzel olabilir. Dövüşür gibi yaşamak, mücadele ede ede yaşamak. Ne mümkünse onu yaparız. Okulu yeniden tamir ederiz. Bahçeyi yeniden düzeltiriz. Sınıfları zevkimize göre tanzim eder, tertipleriz. Belletim yılına yakın kalınca da öğrencilerimizi toplayıp A’dan başlarız. Ah köy öğretmenleri! Her türlü imkansızlıklar içinde, hele şu sırada şımarmış, küstah yüzlerin karşısında köy öğretmenleri… Tek başlarına, yardımsız köy öğretmenleri!

Fakat Halise dikkat ediyor musun, günümüzde köy öğretmeni kadar ehemmiyetli bir insan yoktur. Köy davası deyince herkes şöyle bir kulak kabartıyor. Mahmut Makal bir çırpıda meşhur oluverdi. Şahsi değeri yanında asıl mevzuun değeri… Değil mi öyle? Yani köy meselesi memleket aydınının kafasında öyle bir tavında ki artık ondan kaçılamaz. “Köy” şimdiye kadar olduğu gibi artık ihmal edilemez. Seni köye çağırıyorum. Milletlerin kalkınmasında köy öğretmeninin çektiği ıstırap faydalı bir ıstıraptır. Seni bu acıların içine çağırıyorum, duyarak, düşünerek gel. Bir gün alnımız ak çıkacak. Halktan kaçmış, menfaatperest, kendi dar saadetlerinin çemberine hapsolmuş kimselerin seviyesine düşmeyelim. Vicdanlarımız karşısında rahat kalalım.

Burada benim büyük hüzünlerle dolu, Orta Anadolu’nun sonsuz stepleri ile şekillenmiş bir dünyam var ki seveceksin. Orada yıldız yıldız inançlar, sevgiler bulacaksın. Halkımın kanı ile birleşmek isteyen kanımın sıcaklığını hissedeceksin. Gel bu denize beraber dalalım. Sıkıntılarımız bir gün nasıl olsa geçecek. Yarının mesut Türkiye’sine giden sarp yollarda, tehlikeli yollarda birbirimize tutunarak yürüyelim. Birbirimize dayak olalım, gel!...

Şu anda seni yanımda görmek isterdim. “Peki” deyişini duymak isterdim. O zaman bütün kuvvetlerimi yeniden toplayacak ve yeniden okullarımın temelini atmağa gidecektim. Ah yanımda olsaydın da bu cümleyi yazarken gözlerimin nasıl yaşardığını görseydin. Bundan daha büyük, bundan daha manalı bir iş tasavvur edemiyorum. Gel gör ki karşıma ne güçlükler çıkarıyorlar. Ama başaracağım Halise! Çünkü benim istediğim onların istemediğinden çok daha kuvvetli, çok daha candan..

Hadi bana mektup yaz, beni tamamla, selamlar selamlar.

*(Fikirler Dergisi 1950),

- - - - - - - - -

Aramızdan ayrılışının dördüncü yılında TALİP APAYDIN ANISINA SAYGIYLA.../ İsmail Aydoğdu  

* * * * * * * * *

KAYNAK: “KÖY ENSTİTÜLÜLERİN ÇOCUKLARI” Facebook Gurubu

* * * * * * * * *


18 Ocak 2023 Çarşamba

Ortaklar Köy Enstitüsü öğrencileri, Aydın

Ortaklar Köy Enstitüsü öğrencileri, Aydın, 1945. Semiramis Ataer arşivinden.

* * * * * * * * *

Paylaşım: Nihat Şenol Taşcı- “KÖY ENSTİTÜLÜLERİN ÇOCUKLARI” Facebook Gurubu.

* * * * * * * * *


Dağ başlarında unutulmuş kızdınız, oğuldunuz.

Yazgısına küs topraklarda birer serçe kuşuydunuz.''

Köy Enstitüsüne kayıt yaptırmak için gelen kız öğrenciler. 1940'lı yıllar.

Türk köylüsünden konçerto çalan, roman, öykü, şiir yazan, ressam, heykeltıraş, öğretmen, aydın çıkarmanın ocağı; KÖY ENSTİTÜLERİ


Onlar,

Köy çocuklarıydı.

Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.

Kavrulmuş ekinler gibiydiler.

Geldiler,

Yalın ayakları

Ve

Yırtık mintanlarıyla geldiler,

Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.

Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış

Ve

Unutulmuştular bin yıldır.

Ferhat oldular,

Yardılar İdris Dağını.

Gürül gürül akıttılar suyunu,

Hasanoğlan’a.

Köroğlu oldular,

Kafa tuttular Bolu Beylerine.

Yıktılar saltanatını ağaların.

Tolstoy’u Balzac’ı okudular koyun güderken.

Mozart’ı, Bethoven’i çaldılar dağ başlarında.

Moliere’i, Sophokles’i oynadılar.

Horon teptiler Beşikdüzü’nde kol kola.

Halay çektiler Yıldızeli’nde türkülerle.

Diz vurdular Ortaklar’da efece...

Siz,

Her gece,

Mehtaba çıkarken Heybeli’de,

Onlar,

Duvar ördüler,

Çatı çattılar.

Yıldızlara bakarak yaz geceleri,

Harman yerlerinde yattılar.

Kazma salladılar yorulmadan.

Kerpiç döktüler

Kerpiç.

Sızlanmadılar hiç.

Yakıştı nasırlı ellerine,

Kitap ve çekiç.

Başladı yurt harmanında imece...

Bir gece,

Karanlık inlerinden sinsice,

Brütüsler çıktı ansızın.

Çektiler zehirli hançerlerini,

Vurdular sırtlarından haince...

Çıktı mağaralarından yarasalar,

Çıktı halk düşmanları,

Üşüştü sülükler gibi üstümüze.

Emdiler kanımızı,

Doymadılar.

Yıktılar umudunu Türkiyemin.

Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,

Kalkınmış bir Türkiye gelir,

Köy Enstitüleri denince.

Özbek İNCEBAYRAKTAR

* * * * * * * * *

Kaynak: “TC Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü & Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü”

* * * * * * * * *