27 Şubat 2021 Cumartesi

Hasan-Ali Yücel ile geleceğin eğitimini yeniden düşünmek / H. Haluk Erdem

Hasan-Ali Yücel ile geleceğin eğitimini yeniden düşünmek / H. Haluk Erdem

Birinci Maarif Şurası, Üniversiteler Kanunu, Tercüme Bürosu’nun kurulması, Köy Enstitülerinin açılması, Türkiye’nin UNESCO’yu kurucuları arasına alınması, Devlet Konservatuvarı, Teknik Eğitim Müsteşarlığı, Fen Fakültesi’nin kurulması gibi pek çok çalışmanın mimarı Yücel olmuştur.

H. Haluk Erdem / Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi

* * * * * * * * 

“"El koyduğumuz ilköğretim davasını gerçekleştirerek Türk vatanının dağlarında, bayırlarında ve kırlarında, hatta en ücra yerlerinde kendi kendine açıp solan çiçek bırakmıyoruz.” Hasan-Âli Yücel

* * * * * * * * 

Altmış yıl önce Türk eğitim ve kültür tarihinde en kalıcı izler bırakarak yaşama veda eden Yücel’i yeniden anlamanın gerektiği bir dönemin içindeyiz. Kaleme aldığı eserler, kurulması için uğraş verdiği kurumlar, kısacası ülkenin geleceğine atılan her adım için Yücel’in unutulmazlığının nedenleri vardır. Uluslararası bir kuruluş olan UNESCO’nun, Yücel’i kendi anma listesine koyması ve sonucunda 1997 yılını Hasan- li Yücel yılı olarak ilan etmesi bu Cumhuriyet aydınının önemini yeniden vurgulaması dikkat çekicidir. İzmir ziyaretinde yaptığı konuşma sırasında Atatürk’e “Paşam medreseleri kapatmayacak mısınız? Bu ikilik ne olacak” sorusunu soran genç Yücel, eğitim ve kültür devrimi olan Cumhuriyet’in en çalışkan kişilerinden biri olacaktır. Maarif müfettişi olarak yurt gezisine çıktığında Yücel Atatürk’le ikinci karşılaşmasını yaşar. 1938’den 1946 yılına kadar sürdürdüğü bakanlık görevi sırasında bugün de aşılamayan çalışmalar peş peşe gelir. Birinci Maarif Şurası, Üniversiteler Kanunu, Dünya Klasiklerinin Türkçeye kazandırılması için Tercüme Bürosu’nun kurulması, Köy Enstitülerinin açılması, Türkiye’nin UNESCO’yu kuran ülkeler arasına alınması, Coğrafya Kongresi, Devlet Konservatuvarı, Teknik Eğitim Müsteşarlığı, Fen Fakültesi’nin kurulması gibi pek çok çalışmanın mimarı Yücel olmuştur.

Zaman zaman ziyaretine gittiğim Yücel’in kızı Canan Yücel Eronat’tın anılarını dinlerdim. Anlattıkları Yücel’in portresini anlamak açısından son derece yararlı olmuştur. Kendisinin anlattıklarından bazı satırları paylaşıyorum: “Can henüz altı yaşındayken bile babama yazdığı bir mektubu Ozan Can diye imzalıyor. Dar gelirli bir öğretmen ailesiydik. Evde eşya yoktu; mangaldan sobaya, siniden masaya yeni geçmiştik ama gramofonumuz vardı. Aşık Veysel de, Dede Efendi de, Beethoven da dinleniyordu bizim evde. Farklı idi babamın bakışı, etkilenmemek ne mümkün. Bir şair için gerekli ortam hazırdı o evde.” “Yaşam zordu o zamanlar. Memurlar kooperatiflerle yıllarca ödeyerek ev sahibi oldular. Babam dişinden tırnağından arttırarak 10 bin lira biriktirebilmişti. 17.500 liraya sobalı bir ev aldı ve kalan 7.500 lirayı yıllarca ödedi. Babaannem yüreğine inecek oğlanın diye korkardı. O sobalı evden son yolculuğuna uğurladık babamı. 39 derece ateşle ağır bir grip geçirmişti. Henüz istirahat evresindeydi, 'UNESCO toplantısına gidiyorum’' dedi. Haberi alınca çocukları eşime emanet edip, babamı yolcu etmek üzere eve gittim. Musluktan buz gibi akardı su. Sobanın üzerindeki güğümde ılımış sudan ellerine döktüm. Kalp rahatsızlığı nedeni ile eğilemiyordu, ayakkabılarını bağladım ve gara beraber gittik, motorlu trene bindi. Düşünün durumu, dönemin bakanı ağır bir hastalığa rağmen yataklı trenle bile seyahat edemiyor. Ama amacından da kesinlikle vazgeçmiyor. Babamın, gözümde kalan son hatırası o tren penceresidir.”

ÜNİVERSİTELER ÖZERK OLDU

Yücel üniversite kavramını Atatürk’ün anladığı anlamda çağdaşlaşmayla ilgisinde ele almaktadır. Geleceğin çağdaş Türkiye’sinde önemli bir yer tutan 1946 Üniversiteler Kanunu ile bilimsel düşünüş ve özerk yapı güvence altına alınmıştır. Bu Kanunla üniversiteler özerk ve otonom bir yapıya kavuşmuştur. 24 Haziran 1946 tarihinde Yücel üniversite rektörlerine gönderdiği kutlama iletisinde, üniversitelerin ulusal yaşam içinde almaları gereken yeri aldığını belirterek üniversitelerin kendi yönetimlerini kendi ellerine almaları gerektiğini yazar. Ona göre üniversiteler ülkemizin kendi gerçeklerinden başlayarak bütün insanlık gerçeklerinin aranıp bulunduğu, toplum gereksinimlerine ve ülkülerimize uygun insanların yetiştirildiği yerler olacaktır. Kutlama iletisinde “Ulusumuzun düşünce organları olan üniversitelerimizin bir gün insanlığın da onuru olacak kurumlar durumuna gelebileceklerine inancım vardır” der ve üniversitelerin ve fakültelerin özerkliklerini ve tüzel kişiliklerini kutlar. Yücel için üniversite ve bilim çağdaşlaşmadan ayrı düşünülemez. Bireylerde her türlü dogmatik tutumdan uzak bağımsız bir kafa yaratmanın merkezinde üniversite ve buna bağlı olarak bilimsel düşünüş vardır. Yücel’in eserlerinin günümüzde etkili olması için neler yapılabilir? Elbette daha önemli bir soruyu önceliğe alarak soralım: Eğitim ve kültür devrimi Cumhuriyeti en iyi anlayabilmiş kişilerden birisi olan Yücel’i anlamak gerekiyor mu? Böylesine önemli bir isim için yapılmayanları düşünürsek, çok da anlamak gibi bir sorunumuz görünmüyor. Eğitim ve kültür bir ülkenin geleceğini belirleyen iki olmaz olmaz güçtür. Bu gücün farkında olunduğu zamanlarda Yücel ismi yeniden gündeme gelecektir.

* * * * * * * * * * * * * *

https://www.aydinlik.com.tr/haber/hasan-ali-yucel-ile-gelecegin-egitimini-yeniden-dusunmek-234898


3 Şubat 2021 Çarşamba

SARAYKÖY GAZİ İLK OKULU ÖĞRENCİLERİNDEN BİR GURUP VE ÖĞRETMENLERİ HÜSEYİN GİRGİN

1961/1962 ÖĞRETİM YILINDA SARAYKÖY GAZİ İLK OKULU ÖĞRENCİLERİNDEN BİR GURUP VE ÖĞRETMENLERİ HÜSEYİN GİRGİN. IŞIKLAR İÇERİSİNDE UYU SEVGİLİ ÖĞRETMENİM, İYİ Kİ VARDIN DA SEVGİNİN DOSTLUĞUN, ÖRGÜTLÜ YAŞAMIN, YURTSEVERLİĞİN NE OLDUĞUNUN ÖRNEKLERİNİ SUNDUN ANLAYABİLENLERE VE SEVENLERİNE......

Cevdet Canibey: Değerli hocam Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.

Şerif Doğan: Orta okulda dersimize girmişti. Işıklar içinde yatsın. Oğlu, arkadaşımız Atila Girgin vardı. Nerede yaşıyor bilmiyorum.

Ayfer Girgin Turgut: Şerif bey ben HÜSEYİN GİRGİNin kızı oluyorum Atila Girgin abim olur bizler İzmirde yasıyoruz.

Şerif Doğan: Ayfer Girgin Turgut teşekkür ederim. Görüşebilmek dileğiyle, sağlıklı günler. Selamlar ve saygılar.

Ayfer Girgin Turgut: Canım babam mekanın cennet olsun nur içinde yat. Sen hep benim kalbimde yaşıyorsun seni çok seviyorum.

Ali Ihsan Ilgın: Allah rahmet eylesin.

Nesrin Z. Inankul: Saygıyla anıyorum. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet, yıldızlar yoldaşı olsun.

Beşir Başaran: Allah rahmet etsin.

Ibrahim Tan: Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah.

Türkan Yildiz Sözer: Mekanı cennet olsun balcovada oturuyordu ordan tanırdık.

Meral Demiröz: Mekanı cennet olsun.

İlker Yarangümeli: Mekanı cennet olsun.

Halil Cengiz: Ölenlere Allah'tan rahmet, kalanlara uzun ömürler olsun. Ayaktakilerin önündeki iki kişi Ecmel Cengiz ve merhum Metin Başeren.

Ecmel Cengiz: Halil Cengiz en üsteki de Yaşar başeren.

Halil Iskeceli: Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun nurlar içinde yatsınlar inşallah.

Ayhan Telim: Allah rahmet eylesin mekanl cennet olsun insallah.

Mehmet Ali Yaman: Allah rahmet eylesin sayın hocam kimler geldi geçti bu dünyadan anı olan sadece bu resimler.

Muhterem Hayta: Hüseyin hocam orta okulda derse gelirdi. Allah rahmet eylesin nurlar içersinde yatsın Allah geride kalanlara sağlıklı ömür versin.

Ecmel Cengiz: Tabiat dersi yanılmıyorsam.

Telat Korkut: Rahmetlinin eli çok ağırdı kafamıza eliyle vurduğunda yıldızlar çakardı. Muhterem sen bilmezsin uslu bir öğrenciydin. Benim gibi yaramaz değildin. Ancak tabiat bilgisi dersine gelen Hüseyin hocamız dünya iyisi bir insandı. Işıklarda uyusun.

Osman Erdoğan: Telat Korkut aynen katılıyorum.

Osman Erdoğan: Mekanı cennet olsun.

Cengiz Sert: Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun ışıklar içinde uyusun.

İbrahim Helvacı: Hüseyin Girgin öğretmenimiz, ortaokul 1.nci sınıfı okuduğum 1960-61 döneminde bizim matematik öğretmenimizdi.

Telat Korkut: İbrahim Helvacı Matematik dersine Niyazi Hakan gelmiyormuydu? Hüseyin Girgin tabiat bilgisi dersine geliyordu. Sizin matematik dersine girmiş olabilir.

Muhterem Hayta: Telat Hüseyin hocamı çok iyi net olarak hatırlıyorum tabiat bilgisini bize sevdiren kendine has uslubuyla anlatan cana yakın pırlanta gibi hocamızdı nurlar içersinde yatsın.

Selehattin Tezcan: Nurlar icinde uyusin sevgili ogretmenim.