1 Ocak 2014 Çarşamba

Köy Enstitüleri üzerine (17 Nisan Bayramı) / Sabahattin Eyüpoğlu











Köy Enstitüleri üzerine ( 17 Nisan Bayramı ) / Sabahattin Eyüpoğlu

17 NİSAN
On yedi Nisan Türk köylüsünün er geç sömürülmekten, kahır çekmekten kurtulacağına, köyler karanlıkta kaldıkça Türkiye'nin kutlu aydınlıklara eremeyeceğine, Türk köylüsünün yüreğinde tepilmiş, saklı kalmış yaratma güçleri olduğuna inananların bayrakları yarı yarı indirerek de olsa kutlamakta direttikleri, yeni adı Atatürk olan pir aşkına ve fakir aşkına direttikleri bir bayram günüdür. O gün tomur tomur umut gülleri açmıştı bozkırın ortasında. Yol bulunmuş, iş yürümeye kalmıştı. Bir yürüyüş eylendi ki bir günde on günlük yol alındı; her atılan adım çorak topraktan bir telli kavak çıkardı; Enstitü kurucularının yürekleri, kafaları yediveren güllere döndü. Bilmeyenlere, görmeyenlere nasıl gelir, bu söylediklerim. Değil kardeşim, masal değil. İnsanda çok keramet olduğunu; enstitülerin bu kerameti işleyiş ot bitmez denen yerlerde bağlar, bahçeler yaptıklarını, su gelmez denen yerlere su getirip o sudan da ışık çıkardıklarını ben gözlerimle gördüm.

On yedi Nisan, emeğin Tanrısal bir güç olduğuna ve Aşık Veysel'in dediği gibi, Tanrı ne kadar cömert de olsa tembeli tutmayacağına, işgücüne ve üretime dayanmayan eğitim ve öğretimin efendi-köle düzenini sürdüreceğinekısa zamanda kalkınmak için paradan puldan çok insan yüreğini ve elini işletmek gerektiğine, bilimi tek mürşit saymakla birlikte en büyük bilim düşmanlarının bilim cüppesi giyenler arasında bulunabileceğine, bilimin özgürlük gibi her gün yeniden kazanılması gerektiğine inananların bayramıdır.

On yedi Nisan elbet Türk solunun, yani Atatürk gibi, İnönü gibi laik ve sınıfsız yeni bir Türkiye özleyenlerin bayramıdır. O gün Türk köylüsü kendini hor görmeyecek, derdine derman arayacak, yanı başında çalışacak, halinden anlayacak hem yerli hem ilerici bir eğitim kurumuna kavuşuyordu. Bu kurumda köylü, yani Türkiye halkının büyük çoğunluğu tarihte ilk kez kendi yöneticisini kendisi yetiştirecek ve kendi kendini yöneten halkın, yani gerçek demokrasinin yepyeni bir örneğini verecekti.

On yedi Nisan dünya eğitim tarihine Tonguç adında bir Türk'ün değeri gittikçe daha iyi anlaşılacak bir fidan diktiği gündür. Bizim budadığımız bu fidan, özgürlük savaşımız gibi, dünyanın bir çok ülkelerinde, özellikle Hindistan'da, Türkiyeden getirildiği saklanmayarak dikilmiş ve yüzlerce Hint Köy Enstitüsü doğmuştur. Bu fidanın kısaca tanımlanması ÜRETİCİ EĞİTİM'dir. Bu eğitim yolu kısa zamanda öyle beklenmedik başarılar sağladı ki, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi içindeki sözde köylü dostları maskelerini çıkarıp Köy Enstitülerinin karşısına dikildiler: Ünlü generaller, ünlü profösörler, ünlü politikacılar, ünsüz ama memlekette sözü geçen eşraf, ağalar ve imamlarla birlikte: Yoooo, köylünün köylü kalması, devlet işlerine karışmaması, efendilerine boyun eğmesi gerek, dediler. Koca İnönü kendi partisine, kendi kurduğu orduya, savunduğu devlet yöneticilerine karşı, kurulmasını candan istediği, desteklediği Köy Enstitülerini koruyamadı. Günün koşulları da, enstitüleri içinden de sarsmaya başlayan tepkiyi zorla önlemeye elverişli değildi. Savaş yıllarının İnönü'ye verdiği olanaklar elinden çıkmış, sonuçlarını bildiğimiz politika dolapları dönmeye başlamıştı. Köy Enstitüleriyse devlet ve toplum güçlerinin çatışmasız elbirliğyle yürütülebilecek yurt çapında devrimci bir kurumdu. Girdiğimiz çok partili düzende bu kurumu ancak, halkın desteğiyle devlet başına gelecek sol güçler kurabilecektir, er ve geç de kurulacaklardır.

On yedi Nisan, kısa bir süre içinde olsa, çoşkun bir imecede el ele vermenin sevincini tatmış insanların bayramıdır. Neydi o mutlu, o mutlu günlerde, yediklerini hak eden, aldıklarından çoğunu veren, emeklerinin boşa ve sömürücüye gitmediğini gören gençlerin elleriyle yeşerttikleri topraklar üstünde kutladıkları on yedi Nisanlar? Bilmeyenler ne bilsin, bilenlere selam olsun!1968
* * * * * * * * * * * * * * *

Kaynak: Köy Enstitüleri Üzerine-Sabahattin Eyüpoğlu
Cumhuriyet Kitapları Tarih Kültür Dizisi. Nisan 1999

Hiç yorum yok: