Ülkemiz, eğitim, ekonomik ve siyasal çalkantılı günler yaşıyor. Ülkeyi yönetenler çocuklara iyi bir rol model olmamaktadır. Atatürk döneminde yokluk, yoksulluk ve bilgisizlikle savaşılıyordu. Bugünse, yolsuzluk, hırsızlık, gericilik ve kadrolaşma yarışı yaşanıyor. Ülke yangın yeri gibi.. Bu ortamda Atatürk'ün, öğretmene güveni ve çocuk sevgisini konu edindim.
Ulusal kurtarıcı ve kurucu Atatürk'ün, çağdaşlaşma, yenileşme ve gelişme alanında emek ve başarıları tartışmasızdır. 0, başarılarını halkla bütünleşme, halka güven ve halka yönelişe borçluydu. Samsun'da halka seslenişinde: "Halk için i halka doğru i halkla beraber" demişti. Kurtuluş Savaşı'nı o yoksul halkla kazandı. Ordusu "köylü ordusuydu", Yoktan, yoksulluktan varın umuduna yol alıyorlardı. Onun halkına sevgisi, inancı ulusal kurtuluşun kıvılcımını yaratmıştı.
Yoksul ve fakat güvenli köylü çocukları vatan için varlarını ve canlarını ortaya koyuyordu. Önlerinde örnek model Mustafa Kemal vardı. Kadınlarımız da evde bulduklarını askerle bölüşüyor, cephane sırtlıyor, yaralılara bakıyorlardı. Ülke var olma, yok olma didişmesi yaşıyordu.
Acı günler sonrası savaş kazanılarak bitti. Sıra, bilgisizliğin karanlığındaki insanımızı aydınlığa çıkarmaktaydı. Mustafa Kemal, bilgisizlikle savaş ve karanlığın aydınlığa dönüşümünde öğretmenlere güveniyordu:. Onlar Mustafa Kemal'in "Yıldız Öğretmenleriydi", Ülkenin her yerine ilke ve devrimlerini onlar tanıtacaklardı. Öğretmenler, etik değerlerimizi çağdaş fikirlerle besleyen, güzel sanatları seven, kültür birikimcileridirler diye düşünüyordu.
İnsanımız biat etmeyecek, kul ve maraba olmayacaktı. Bunun yerine birey, vatandaş ve dahası insan olma erdemliliğini yaşayacaktı. Atatürk halkın yüce sevgisini, güvenini kazanmıştı. 0, güven ve sevgi bugün katlanarak büyümektedir. Öğretmenlerin tuttuğu meşale aydınlığı getirecektl. "Cephedeki savaşı kazandık, bundan sonraki savaşımız karatahta başında olacaktır" dedi. Harf devrimi, millet mektepleri, Eğitimde Birlik (Tevhid-i Tedrisat) yasalarını çıkararak ulusça aydınlığa koşuldu. 0, karanlık günlerimiz aydınlığa öğretmenlerle dönüşecektir, diye düşünüyordu.
Bilinçli bir toplum, eğitilmiş toplumdur. Türk ulusu eğitilerek bilinçli, çağdaş bir toplum olmalıydı. Mustafa Kemal, toplumu bilgisizliğin karanlığında görüyordu. Ülkenin aydınlık geleceğe eğitimle ulaşacağına inanıyordu. Öğretmenler halkımın eğitim mimarlarıdır. "Öğretmenler!. yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" özdeyişiyle onlara sorumluluk vermişti. Halk okuma-yazma öğrenmeliydi. Okulların yeni yüzü, yenilikçi çağdaş, akılcı ve bilimsel olgularla donatılmalıydı. Öğretmenleri, bir siyasi davranışın bireyi değil, eğitimimizdeki gelişmenin mimarları olarak görüyordu.
Öğretmenler, Mustafa Necati’ nin döneminde "altın çağlarını" yaşadılar. Mustafa Kemal, öğretmenlere ödül olarak Adile Sultan Kasrı ve arazisini sağlık ve dinlenme yeri olarak verdi. Cumhuriyet ilkelerini topluma en iyi yayan öğretmenler, taşıdıkları eğitim bayrağını yükseklerde dalgalandıracaklardı. Mustafa Kemal'in tüm başarılarının yanında; "Benim asıl anlatılacak yanım öğretmenliğimdir" özdeyişiyle öğretmene verdiği önemdi."Eğitim sorunları çözümlenmelidir" diye ekliyordu. Ulusal özgürlüğün kazanılması ve tutsaklıktan kurtuluşun eğitimle olacağına inanıyordu. Öğretmen okulları, köy öğretmen okulları, daha sonraları Köy Enstitüleri, eğitim enstitüleri, yüksek öğretmen okulları açıldı. Bu kazanımlar siyasi nedenlerle birer birer kapatıldı.
Atatürk, "Toplumun düşmanı bilgisizlik, bilgisizliğin düşmanı da öğretmenlerdir" özdeyişiyle onlara önemli ve büyük bir sorumluluk yüklemişti. Öğretmenleri eğitimde yenileşme ve gelişmemizin vazgeçilmez unsurları olarak görüyordu.
Atatürk, sevdiği, çalışmalarını beğendiği arkadaşlarına "çocuk" diye sesleniyordu. Onun bu seslenişi "içindeki çocuk sevgisinin" dışavurumudur. O, yüreğinin içinden çıkan, yüreğimizin bir parçası çocukları duru, güvenilir ve sevgi yumağı olarak görüyordu. Çocuklarla karşılaştığında: "Bakın ne kadar tatlı, ne kadar güzel çocuklar! " diye sevincini bölüşüyordu. "Onlar, geleceğimizin umududurlar. Onlara sevgi ekelim ki, sevinçle büyüsünler" özdeyişiyle duygularını dile getiriyordu. Atatürk, "Çocuklar özgürce konuşmalı, düşüncelerini söylemelidirler" diyordu. 0, Türk çocuklarına ve gençlerine güveniyordu. "Ben elde ettiğimiz bu mutlu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. "Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak olan sizlersiniz" diyerek çocuklara / gençlere sorumluluk veriyordu. Ulusal aydınlanmamızın meşalesi öğretmenlerin, geleceğimizin güvencesi, gözbebeklerimiz çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştireceklerine inanıyordu. Öğretmen ve çocuk bir bütünün parçalarıdır. 0, şehit çocuklarına, zeki ve çalışkan çocukların okumalarına destek oluyordu. Sanatsal yetenekli çocukları yurtdışına eğitime gönderiyordu. Çocuklar da Atatürk'ü çok sevdiler. Küçük bir çocuğun: "Bu kalp seni unutur mu Atam!.." sözünün anlam zenginliğine ne denilebilir ki!..
ÖZET: Atatürk, ulusuna güven verdi. Ordularını peşinden sürükleyerek kurtuluşu gerçekleştirdi. Yenileşme, gelişme ve çağdaşlaşma için öğretmenlere ulusal aydınlatma sorumluluğu verdi. Ülkenin çiçek bahçeleri, solmayan gülleri, çocukları çok sevdi. O, öğretmenleri ulusal eğitimin vazgeçilmez mimarları; çocukları da yarınların umudu olarak görüyordu. O günlerin güzelliklerine bakın, bir de bugünlere!.. Çocuklar basın ve TV’ de haberleri izliyorlarmı; büyüklerine güvenlerini sorguluyorlar mı: ülkenin içinde bulunduğu ortamı görüyorlar mı, diye acı acı düşünüyorum…
* * * * * * * * * * * * *
KAYNAK: Cumhuriyet Gazetesi, 18.09.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder