9 Eylül 2022 Cuma

TIRNAKTAN TEPEYE / HATİCE ARAY

 

Böylece ‘eğitim sisteminin tepeden tırnağa iyileştirme değil, tırnaktan tepeye doğru kesin bir adımla işe başlama hedefi İsmail Hakkı Tonguç’a, İlköğretim Genel Müdürü olma olanağı verilince yaşama geçiyordu’. (Türkiye’de Köy Enstitüleri, Fay Kirby, S: 106)

1940 yılından itibaren yurdun çeşitli bölgelerinde laik ve karma eğitim yuvaları köy enstitüleri birer birer yükseliyor güneş gibi aydınlatıyorlardı bulundukları bölgeleri. Ancak dünyayı ikinci kez kana bulayan İkinci Dünya Savaşı yıllarıydı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Batı Cephesi Komutanı olarak savaşın tüm acılarını yaşamış biri olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni savaşın dışında tutuyordu. Yurdu dört yıl süren Birinci Dünya savaşını yaşamış, İtilaf Devletleri tarafından işgale uğramış mütareke yıllarını yaşamıştı. Ardından Atatürk’ün önderliğinde üç buçuk yıla yakın Kurtuluş Savaşı vermişti. Savaşın getirdiği acılar, yoksunluk ve yokluklar sürüyordu. Millet yaralarını sarıyordu. Büyük kurtarıcımız Atatürk “Yurtta barış, dünyada barış”ı öğütlüyordu. Ancak mihver ve müttefik devletlerin kuşatması ve sıkıştırmaları altındaydık. Bütün baskılara karşı Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ülkesini savaş dışı bırakmayı başarmıştı. Ama savaşın getirdiği ekonomik sıkıntılarla yoksulluk rüzgarları yurdu etkisi altına almıştı. Bir kıtlık dönemi yaşanıyordu. Bütün bunlara rağmen savaşa katılmaktansa kıtlığa katlanmak evlatları yetim bırakmamak en doğru yoldu.

Artık Türkiye’de eğitim seferberliğine sıra gelmişti. Cehaletle savaşmak ve başa çıkmak zamanıydı. Çok fazla savaş yapmıştık. Şimdi eğitim; çağdaş uygarlık yolunda ilerleme zamanı olduğunu söylüyordu Cumhurbaşkanı İsmet İnönü. Ancak her olasılığa karşı birçok çiftçi ve emekçi yurt savunmasına alınmıştı. Milli Savunma Bakanlığı yiyecek maddeleri depoluyordu. Bu kıtlık döneminde her tarafta fiyatlar yükselmişti. Bu arada karaborsacılık doğmuştu. Ekmek karneye bağlanmıştı. Bu kıtlık döneminde köy enstitülerine de sınırlı ödenek kalıyordu. Kızlı erkekli çocuklar enstitülere koşuyorlardı. Herkes zorla değil, isteyerek gidiyordu. Öğrenciler her şeyin üstesinden gelmeye hazırdı. El birliği ile çalışıyorlar, emek ediyor, alınteri döküyor, üretiyorlar. Kendi okullarını yaptıkları gibi yeni yapılacak okullara gruplar halinde yardıma giderek enstitüler arası işbirliğinin en güzel örneğini veriyorlardı. Böylece İsmail Hakkı Tonguç’un “İş için iş içinde işle eğitim” ilkesi yaşama geçiyordu. Enstitü öğrencileri emeksiz üretim olmayacağı gibi alınteri dökülmeyen bir işin de değeri olmadığının farkına vararak yetişiyorlardı.

Her yıl köy enstitülerine gelen öğrenciler artıyor, kızlardaki artış enstitü müdürlerinin ve öğretmenlerin yüzlerini güldürüyordu. 1940 yılından 1944 yılına kadar tam 21 köy enstitüsü binası usta öğreticiler eşliğinde öğrencilerle birlikte yapılmıştı. Bunlardan biri de Erciş Köy Enstitüsü tarafından 1948 yılında Van’da yapılan enstitüydü. Toplumumuzun gereksinimlerine yanıt veren köy enstitüleri binalarının yerleri seçilirken de özellikle köy çocuklarına ulaşım kolaylıkları sağlamak için hem rahat hem güvenli hem de ekonomik olan demiryollarına yakın bölgeler seçilmiştir. Demiryolları Atatürk için de ayrı bir değer taşıyordu. 18 Şubat 1931’de Malatya’da şöyle diyordu: “Demiryolları, memleketin tüfenkten, toptan daha önemli bir güvenlik silahıdır. Demiryolları Türk Milleti’nin, refah ve medeniyet yollarıdır. Türkiye’de ekonomi hayatının yüksek gelişimleri ancak demiryolları ile olacaktır. Milletin saadeti, istiklali bu yollardan geçecektir.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C: II, S:301)

KAYNAK:https://www.aydinlik.com.tr/haber/bugun-koy-enstitulerinin-kurulusunun-81-yildonumu-dogru-egitimin-bereketi-241157

HATİCE ARAY / aydınlık.com.tr - Özgürlük Meydanı 

Hiç yorum yok: