Mustafa Necati Bey / Yrd.Doç.Dr. Fuat ÖZER*
Mustafa Necati Bey, Horasan’dan Anadolu’ya gelip Darende’ye yerleşen Ahmet Han’ın onuncu batında torunu olup 1864 yılında İzmir’de dünyaya gelmiştir. Babası, Darendeli Halit Bey; annesi Elbistanlı Mustafa Necati Efendinin kızı Naciye Hanımdır. Dedesi Mustafa Efendi, torunu dünyaya gelmeden iki-Uç ay evvel vefat etmiş ve torununa onun adı verilmiştir.
Çocukluğu İzmir’de geçen
Mustafa Necati, ilk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamlamıştır.
İzmir İdadisini bitirdikten sonra, Yükseköğrenim için
İstanbul’a gitmiş ve İstanbul Hukuk Okulunu bitirdikten sonra
1914 yılında tekrar İzmir’e dönerek avukatlık ve İzmir Kız
Öğretmen Okulu’nda öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Daha
sonra, yakın arkadaşı Hüseyin Vâsıf (Çınar) Bey’le birlikte
1915 yılında, “Özel
Şark Mektebi İdadisi” (Özel
Şark Lisesi) ni kurmuşlardır, 1918 yılına kadar Mustafa Necati
bu okulun müdürlüğü ve edebiyat öğretmenliği, Hüseyin Vâsıf
da müdür yardımcılığı ve tarih öğretmenliği görevlerini
yürütmüşlerdir.Bu arada bir süre de “Aydın-Kasaba
Demiryollarında Hukuk Müşavirliği” görevini yürütmüştür.
Savaş
sonrasında bir yanda İtilâf Devletlerinin işlerine son verdiği
Aydın-Kasaba demiryolu işçilerinin haklarını savunmuş, “İzmir
Demiryolları İslâm Memurini Teâvün Cemiyeti”nin kurulmasına
öncülük etmiş; diğer yanda da savaştan dönen ve işsiz kalan
yedek subayların sosyal ve ekonomik sıkıntılarını giderebilmek
için çareler aramıştır. Mustafa Necati, işinden gücünden veya
okulundan koparılarak savaşa götürülen bu gençlerimizin, savaş
sonrasında yaşadıkları sıkıntılara köklü bir çare bulmak
için “ihtiyat Zâbitânı Himaye Yurdu” adıyla bir derneğin
kurulmasını teklif ediyor ve kısa bir süre sonra da
İzmir’de “İhtiyat
Zâbitânı Teâvün Cemiyeti” kuruluyor.
Dolayısıyla bu örgütlenmenin de fikir babası Mustafa Necati’dir.
Bu derneğin üyesi olan yedek subaylar, işgalden bir gün önce
Maşatlıkta yapılan toplantıda olduğu gibi daha sonraki dönemde,
Batı Anadolu Kuvâ-yi Millîyesi içinde de çok önemli rol
oynamışlardır.
İzmir Türk Ocağının faal bir üyesi olan ve
daha önce spor kolu çalışmalarını idare etmiş olmasından
dolayı gençlerle iç içe yaşayan Mustafa Necati, yaklaşmakta
olan işgal tehlikesine karşı tedbir almak için gayret gösteriyor;
gençler, yedek subaylar ve işten çıkarılmış olan demiryolu
işçileri ile olan yakın ilişkilerini devam ettirerek bir
direnişin imkânlarını araştırıyordu. Mustafa Necati ve yakın
arkadaşı Hüseyin Vâsıf (Çınar) Bey bu konuda en çok
çalışanların başında geliyordu. Nitekim Türk Ocağı’nda
işgalden on beş yirmi gün önce yaptığı bir konuşmada
:
“Tehlike
yaklaştı. Rumlar harıl, hani silâhlanıyor ve bir şeyler
bekliyorlar. Biz ise kalemle, muhtıra (hatırlatmak
üzere yazılan ve sunulan tezkere) ve
nutuklarla nümayiş (gösteriş,
gösteri, görünüş) ve alâyişle (gösterişle) iş
görmeye çalışıyoruz. Bu doğru değildir. Her ihtimâle karşı
bütün Türklüğün silâha sarılması icap eder. Ona göre
Teşkilât yapmalıyız.” diyordu.
Bu
teklif orada bulunan pek çok kişiyi telaşlandırdı. Yapılan
tartışmalardan, teklifinin oy birliği ile kabul edilmeyeceğini
anlayan Mustafa dünyaya gelmiştir. Babası, Darendeli Halit Bey;
annesi Elbistanlı Mustafa Necati Efendinin kızı Naciye Hanımdır.
Dedesi Mustafa Efendi, torunu dünyaya gelmeden iki-Uç ay evvel
vefat etmiş ve torununa onun adı verilmiştir.
Çocukluğu
İzmir’de geçen Mustafa Necati, ilk ve orta öğrenimini İzmir’de
tamamlamıştır. İzmir İdadisini bitirdikten sonra, Yükseköğrenim
için İstanbul’a gitmiş ve İstanbul Hukuk Okulunu bitirdikten
sonra 1914 yılında tekrar İzmir’e dönerek avukatlık ve İzmir
Kız Öğretmen Okulu’nda öğretmenlik yapmaya başlamıştır.
Daha sonra, yakın arkadaşı Hüseyin Vâsıf (Çınar) Bey’le
birlikte 1915 yılında, “Özel
Şark Mektebi İdadisi” (Özel
Şark Lisesi) ni kurmuşlardır., 1918 yılına kadar Mustafa Necati
bu okulun müdürlüğü ve edebiyat öğretmenliği, Hüseyin Vâsıf
da müdür yardımcılığı ve tarih öğretmenliği görevlerini
yürütmüşlerdir. Bu arada bir süre de “Aydın-Kasaba
Demiryollarında Hukuk Müşavirliği” görevini yürütmüştür.
Savaş
sonrasında bir yanda İtilâf Devletlerinin işlerine son verdiği
Aydın-Kasaba demiryolu işçilerinin haklarını savunmuş, “İzmir
Demiryolları İslâm Memurini Teâvün Cemiyeti”nin kurulmasına
öncülük etmiş; diğer yanda da savaştan dönen ve işsiz kalan
yedek subayların sosyal ve ekonomik sıkıntılarını giderebilmek
için çareler aramıştır. Mustafa Necati, Türk Ocağı yönetim
kurulu üyeliğinden çekildi. Dolayısıyla da bundan sonraki
dönemde Türk Ocağında yapılan çalışmaların içinde yer
almadı. Buna rağmen bazı kaynaklarda, “izmir’in işgalinden
bir gün önce ‘Redd-i İlhak Cemiyeti’ imzasıyla yayınlanan
ünlü bildiri Mustafa Necati ve üç arkadaşı tarafından kaleme
alınmış” ve “kendisi gibi ateşli arkadaşlarıyla birlikte
“Redd-i İlhak” mitingini tertipleyerek, İzmir gençliğini
galeyana getirmiştir” şeklinde yer alan bilgiler, doğru
değildir.Çünkü, en yakın arkadaşı olan Hüseyin Vâsıf Bey,
işgalden bir gün önce, savaş dolayısıyla yarıda kalan hukuk
tahsilini tamamlamak İstanbul’a gitmiş olduğundan işgal günü
İzmir’de değildir.” Mustafa Necati de, bildiriyi kaleme almak
için bir araya gelen grubun içinde yer almadığı gibi o gece
Maşatlıkta yapılan toplantıya da katılmamış ve arkadaşı
Haydar Rüştü ile birlikte karşı tepelerden, Maşatlıkta yapılan
mitingi seyretmekle yetinmiştir.
İşgal faciasını gören
Mustafa Necati, Haydar Rüştü ile saklandıkları evlerinin
etrafının Yunan askerleri tarafından kuşatılmış olması
sebebiyle ancak beş gün sonra İzmir’den kaçabilmiş ve
İstanbul’a giderek, beşik kertmesi nişanlısı olan Halide
Nusret (Zorlutuna) Hanımların evine yerleşmiştir. Burada kaldığı
dönemde, ağabeyi Hüsnü (Uğural) ile Mehmet Esat ve Hüseyin
Vâsıf (Çınar) kardeşler de bu eve gelmişler, Mehmet Esat ve
Hüseyin Vâsıf (Çınar) kardeşler Balıkesir’e dönerek
Balıkesir Kuvâ-yı Millîyesi’nde yer almışlardır. Hüseyin
Vâsıf, “Hareket-i Millîye Reddi İlhak Cemiyeti”ne ve II.
Balıkesir Kongresinden itibaren de toplanan Kongrelere “İzmir
Türk Ocağı Delegesi” olarak katılmış, kardeşi Mehmet Esat
ise, Heyet-i Merkezîye’nin İstihbarat Bürosu Şefi olarak
görev yapmıştır.
İstanbul’da kalan Mustafa Necati, Dâhiliye
Nezâretinde (İçişleri Bakanlığında) görev almış,
Balıkesir’e de ancak, İstanbul Hükümetinin, Mutasarrıf Hilmi
Beyin yerine Karası Mutasarrıflığına tayin ettiği Fatin Bey’in
yardımcısı olarak gelmiştir.
Bu dönemde İstanbul Hükümeti;
Anadolu’yu “bir isyan mıntıkası ve bir âsî ve eşkıya
yatağı olarak”, Anadolu’da devam etmekte olan Millî Mücadele
hareketini de, “Hükümetin durumunu tehlikeye düşüren, devletin
şeklini değiştirmeye çalışan bir isyan” hareketi olarak
nitelendiriyordu..
İstanbul Hükümeti ve İngilizlerin en büyük
korkusu, Doğu Anadolu’da Mustafa Kemal Paşanın başında
bulunduğu hareket ile Batı Anadolu’da Balıkesir’de
teşkilâtlanmış olan Kuvâ-yı Miliîye’nin birleşmesidir. Bunu
önlemek için hemen her yolu denemişlerdir..
İstanbul Hükümeti;
I. Balıkesir Kongresinin, Eylül ayı başında toplanmasını
kararlaştırdığı ve Alaşehir Kongresinde (16-25 Ağustos 1919)
alınan kararları görüşmek üzere toplanması plânlanan, II.
Balıkesir Kongresinin (16-22 Eylül 1919) toplanmasına engel
olamayınca, Kongreyi kendi fikirleri yönünde etkilemek için
çalışmalarını yoğunlaştırdı. Çünkü II. Balıkesir
Kongresinin gündemindeki konulardan biri ve en önemlisi, “Sivas
Kongresine katılma” konusu idi.Merkezîye’ de, Hüseyin Vâsıf
Bey ve Fırka Kumandanı Köprülülü Kâzım (Özalp) Bey’le
birlikte çalışmaya başlamıştır. Balıkesirli olmadığı halde
Balıkesir’deki hareketin içinde yer alan bu kişilere o dönemde,
Balıkesir Yârânı” denilmiştir. Mustafa Necati de
böylece, “Balıkesir Yaranı” olmuştur.
Balıkesir’de,
oldukça yoğun bir çalışma temposu içinde geçen bu dönem,
onun, 29 Nisan 1920 Perşembe günü Saruhan (Manisa) Mebusu olarak
TBMM’ne katılmak üzere Balıkesir’den ayrılmasına kadar devam
etmiş ve Balıkesir’de kaldığı bu yedi ayı aşkın süre
içinde Millî Mücadele Hareketine ve Balıkesir’e çok büyük
hizmetlerde bulunmuştur.
Mustafa Necati, Balıkesir’de bir
yandan söz ve yazıları ile Millî Mücadele Hareketini
anlatmaya çalışmış, diğer yandan da elinde silâhı ile
eniştesi Yzb. Hâlit (Bayrak) Bey ve hemşehrisi Bulgurcu Mehmet
Efenin yanında çeşitli cephelerde savaşlara katılmıştır.Anzavur
isyanı sırasında kurulan “Balıkesir Takip Müfrezesi’nde
müfreze kumandanı olarak görev almıştır.
Mustafa Necati’nin
Balıkesir Hareket-i Millîyesi içindeki en büyük hizmeti, Millî
Mücadele basınında seçkin bir yere sahip olan “Hareket-i
Milliye’nin Mürevvici (yayın organı)” olan “İzmir’e
Doğru” gazetesini
çıkarmasıdır.
16 Kasım 1919 – 27 Haziran 1919 tarihleri
arasında 74 sayı çıkmış olan İzmir’e Doğru gazetesini,
Hüseyin Vâsıf ve Mehmet Esat (Çınar) kardeşlerle birlikte
çıkarmışlardır. Heyet-i Merkezîye, Hareket-i Millîye’nin
resmî yayın organı olarak Balıkesir’de bir gazete çıkarmaya
karar verince Hareket-i Millîye’nin İstihbarat Bürosu Şefi olan
Mehmet Esat (Çınar) Beye 100 lira sermaye vermiş, Mehmet Esat,
Hüseyin Vâsıf ve Mustafa Necati birleşerek İzmir’e Doğru
gazetesini çıkarmaya başlamışlardır. Gazetenin Sahibi Hüseyin
Vâsıf (Çınar), Yazı İşleri Müdürü Mehmet Esat (Çınar),
Başmuharriri (Başyazarı) da Mustafa Necati Beylerdir. Mustafa
Necati, Balıkesir’den ayrıldıktan sonra da gazeteye yazı
göndermeye devam etmiştir. Son gönderdiği yazı 13 Haziran 1920
tarih ve 70 numaralı gazetede yayınlanan, “Sulh Muahedesi ve
Azm-i Millî” (Barış Antlaşması ve Millî Azim) başlıklı
başmakalesidir.
Mustafa Necati’nin Balıkesir’deki
çalışmaları, sadece Millî Mücadele hareketi içinde aldığı
görevlerle sınırlı kalmamış, geleceğe dönük pek çok
çalışmanın da içinde bulunmuştur. Bu çalışmalardan biri,
Balıkesir “İdman Yurdu” nun kuruluşudur. 19 Aralık 1919
tarihinde Millî Karargâhta yapılan toplantıda kuruluşu
gerçekleştirilen İdman Yurdu; geçlerin beden sağlıklarının
gerçekleştirilmesi, atış tâlimleri yaptırılması ve
hastalıklardan korunma yollarının öğretilmesi gibi çalışmaları
yürütecek bir gençlik ve spor kulübüdür. İdman Yurdu
kongresinde Mustafa Necati’nin yanında Hüseyin Vâsıf (Çınar)
ve Eski Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Bey de görev
almışlardır.
Mustafa Necati, Balıkesir’de, Mehmet Esat Beyle
birlikte, 1920 yılı Ocak ayı başında, Hükümet caddesi üzerinde
bir avukatlık bürosu açmasına rağmen işlerinin yoğunluğu
dolayısıyla herhangi bir dâva alıp takip etmemiştir. Bu
tarihlerde Balıkesir’de 11 Avukat faaliyet göstermekle birlikte,
Avukatların meslek kuruluşu olan “Baro” kurulmamıştı.
Balıkesir Barosu, 28 Ocak 1920 tarihinde Süleyman Sadi Beyin
başkanlığında kurulur. Bu kuruluşta Mustafa Necati ikinci başkan
Mehmet Esat Bey de yönetim kurulu üyesi olarak görev
almıştır.
İstanbul’un işgali ve Meclis-i Mebûsan’ın
İngilizler tarafından basılması, TBMM’nin açılmasına giden
yolu açınca, işgal altında bulunan bölgeler hariç ülkenin her
tarafında seçimlerin yapılmasına başlanmıştı.Karasi Sancağı
ve Balıkesir Kuvâ-yı Millîyesi’nin denetimi altında bulunan
Saruhan (Manisa) Sancağında da seçimler yapılmaya başlandı.
Saruhan sancağı için mebus adayı olarak Akhisar Cephe Komutanı
Mahmut Celâlettin Bey ile Mustafa Necati ve Hüseyin Vâsıf (Çınar)
Beyler düşünülmüş, fakat Hüseyin Vâsıf Beyin yaşı
tutmayınca sadece Mahmut Celâlettin Bey ile Mustafa Necati Bey
Saruhan Mebusu seçilmişlerdir.
Mustafa Necati, TBMM’nin en
faal üyelerinden biridir. Konulara olan hâkimiyeti, hitabet gücü
ve ikna kabiliyeti ile Meclisin en iyi hatiplerinden biri olmuştur.
I. Meclisin görev süresi olan 1920-1923 yılları arasındaki üç
yıl içinde, bu üç yılın bir buçuk yılı aşkın bölümünde,
İstiklâl mahkemesi üyesi ve başkanı olarak Ankara dışında
bulunmasına rağmen, Meclis kürsüsünden 54 ayrı konu üzerinde
74 konuşma yapmıştır.
11 Eylül 1920 tarihinde kurulan ve
TBMM’nin 17 Şubat 1921 tarihli Kararı ile çalışmaları sona
eren, 1. Dönem İstiklâl Mahkemelerinden ”Sivas İstiklâl
Mahkemesi” üyeliğine seçilmiş, bu mahkemelerin kapatılması
üzerine de Ankara’ya dönmüştür. 1921 yılı başında asayişin
bozulması ve Millî Mücadele hareketine karşı isyanların baş
göstermesi üzerine II. Dönem İstiklâl Mahkemeleri kurulmuş,
Mustafa Necati, çalışma alanında Çankırı, Çorum, Zonguldak,
Adapazarı, Bolu ve İzmit’in bulunduğu Kastamonu İstiklâl
Mahkemesi Başkanlığına seçilmiştir.
Mustafa Necati,
Kastamonu İstiklâl Mahkemesi Başkanı olarak 18 Ağustos 1921 günü
Kastamonu’ya gelmiş ve 1 Ağustos 1922’de İstiklâl
Mahkemelerinin çalışmalarına son verilmesi üzerine de 24 Ağustos
1922 günü Kastamonu’dan ayrılmış ve TBMM’nin, kendisini, 17
Ağustos 1922 tarihinde seçtiği Amasya İstiklâl Mahkemesi
Başkanlığı görevine başlamıştır.
Kastamonu’da kaldığı
bir yıllık süre içinde mahkeme reisliği yanında yoğun bir
çalışma temposu içinde olmuş, Kastamonu’da yayınlanan
“Açıksöz” gazetesindeki yazıları yanında başta Belediye
olmak üzere, Kastamonu Himâye-i Etfâl Cemiyeti'(Çocuk Esirgeme
Kurumu) nin ve Kastamonu İlim Cemiyetinin kuruluşu; Hilâl-i Ahmer
Cemiyeti (Kızılay Derneği), Gençler Mahfeli (Gençler Derneği)
ve Muallimler Cemiyeti’nin faaliyetlerine katılmış burada
unutulmaz hizmetler yapmıştır. Kastamonu Belediyesi, 22 Nisan 1922
tarihinde, Kastamonu’ya yaptığı bu hizmetlerinden dolayı
Mustafa Necati Bey’e “Fahri Hemşehrilik” unvanı
vermiştir.
TBMM’ne II. Dönem İzmir Milletvekili olarak giren
Mustafa Necati, Hüseyin Vâsıf (Çınar) Beyin de aralarında
bulunduğu altı arkadaşı ile birlikte Anadolu’nun imarı için
21 Ağustos 1923 tarihinde bir komisyon oluşturarak Hükümete,
“mübadele, imar ve iskân” işleri ile ilgili bir bakanlığın
kurulmasını teklif etmişler, bu teklifin meclis tarafından da
benimsenmesi üzerine 13 Ekim 1923 tarihinde “Mübadele, İmâr ve
İskân Vekâleti” kurulmuş ve 20 Ekim 1923 tarihinde de Mustafa
Necati, 165 milletvekilinden 158 tanesinin oyunu alarak
ilk “Mübadele,
İmâr ve İskân Vekili” seçilmiştir.
6 Mart 1924 tarihinde kurulan İsmet Paşa Hükümetinde “Adliye
Vekili” oluncaya
kadar beş ay kaldığı Mübadele, İmâr ve İskân Vekilliği
sırasında, bir yandan bakanlığın merkez ve taşra teşkilâtının
kuruluşunu gerçekleştirirken diğer yandan da ülkemize mübadele
ile gelen göçmenlerin yerleştirilmesi ve savaş sırasında
yakılıp yıkılan Anadolu’nun imârı için çok önemli
çalışmalar gerçekleştirmiştir.
Mustafa Necati’nin ikinci
bakanlığı, 6 Mart 1924 tarihinde başladığı, Adliye Vekilliği’
(Adalet Bakanlığı) dir. Şer’î Mahkemeler O’nun Adliye
Vekilliği döneminde kaldırılmıştır. Bu dönemde, kısa bir
süre Doğuda Şeyh Sait isyanı dolayısıyla kurulan Diyarbakır
İstiklâl Mahkemesinde savcı olarak görevlendirilmiştir. Mustafa
Necati’yi asıl unutulmaz kılan ise, Maarif Vekâleti (Eğitim
Bakanlığı)’nde bulunduğu 3 yıl 13 günlük dönemde
gerçekleştirdiği büyük hizmetleridir.
Türk Eğitim Tarihinin
İslâmî döneminde Nizâm-ül-Mülk, dünyada eğitim politikası
ilkelerini ilk koyan ve eğitimi, devlet politikasında önemli bir
yere yerleştirerek, kendisinden sonraki dönemlerdeki eğitim
politikalarına öncülük ederken; Batılılaşma dönemi eğitim
politikalarının oluşturulmasında da Mustafa Necati, âdeta aynı
rolü oynamıştır.
Türk Eğitim Tarihinde 19. yüzyıl
ortalarından itibaren, dînî esasta kurulmuş olan mektep ve
medreselerle Batı örneğinde kurulan okullar sebebiyle ikili bir
eğitim politikası, iki ayrı okul türü ve iki tip insan
yetiştirme faaliyeti ortaya çıkmıştı. Bu problemi çözen bakan
olma unvanı Mustafa Necati’ye aittir44. İşte Mustafa Necati’yi
Millî Eğitim Bakanları içinde unutulmaz kılan Türk Millî
Eğitimine yaptığı bu hizmetidir. Mustafa Necati’ye
göre “eğitimin
amacı, yeni nesli bedenen ve fikren olduğu kadar seciye ve millî
heyecan yönünden de yeni hayata ve demokrasinin gereklerine
hazırlamaktı. Türklük, bu şekilde içinde bulunduğu medenî
milletler arasında yüksek bir yer elde edecekti.
Mustafa
Necati, 20 Aralık 1925 tarihinde Maarif Vekili (Eğitim Bakanı)
olduğunda, 24 Ağustos 1924 tarihinde seçilmiş olduğu “Muallimler
Birliği Genel Başkanlığı” görevi
de devam ediyordu. Bu durum eğitim camiasında bir canlanmanın da
başlangıcı oldu. Her alanda olduğu gibi, eğitim alanında da
başlamış olan inkılâplar, ancak Mustafa Necati gibi Atatürk’e
gönülden bağlanmış, ulaşılmak istenilen hedefi görmüş bir
icraat adamının eliyle gerçekleştirilebilirdi.
Mustafa Necati,
eğitim alanında yapılması gereken işleri, gerçekleştirilebilme
özellikleri açısından gruplandırarak çalışmaya başladı.
Eğitim işleri hakkında gazetecilerle yaptığı görüşmede,
yapılacak işleri şu şekilde sıralamıştır.
1- Merkez
teşkilâtının takviyesi,
2- Terbiye-i umûmiye heyeti (genel
eğitim komisyonu),
3- Lisan heyeti teşkili (dil komisyonu
kurulması)
4- Mevcut müesseselerin teksifi (mevcut kuruluşların
toplanması,)
5- Öğretmenlerin terfii
6- Vekâletin vilâyet
terbiyesinin tevsii (bakanlığın illerdeki eğitimi
yaygınlaştırması)
6- Genel eğitime etkili olup da şimdiye
kadar hükümetin ciddi denetiminden uzak kalmış kurumların ciddi
denetime tabi tutulması,
7- Köy okulları, köy öğretmen
okulları, orta ve yüksek öğretmen okulları kurulması,
8-
Mıntıka eminliği.
İlk iş olarak “Heyet-i
İlmiye” yi
toplayarak Hüseyin Vâsıf (Çınar) Bey zamanında hazırlanmış
olan eğitimin genel teşkilât yapısı ile ilgili çalışma bir
daha gözden geçirilerek eğitim teşkilâtının hukukî
temellerini oluşturacak kanun taslağı hazırlanarak Meclise sevk
edilmiştir. 22 Mart 1926 tarihinde hazırlanan bu metnin TBMM
tarafından kabul edilmesiyle 789 sayılı “Maarif Teşkilâtına
Dâir Kanun” çıkarılmıştır.
Bu kanunla, “Dil Heyeti”
ve eğitim teşkilâtının kurmay birimi olan “Tâlim
ve Terbiye Dairesi” gibi
merkez kuruluşları ve “Maarif
Eminlikleri” ile
de Türk Eğitim Tarihi’nde oldukça orijinal bir uygulamayı
başlatacak olan taşra kuruluşları oluşturulmuştur. Kanunla,
Türkiye 13 Maarif Eminliği bölgesine ayrılmış ve her bölgeye
“Maarif Emini” unvanıyla tâyin edilen görevliler vasıtasıyla,
eğitim işleri valilerin kontrolünden çıkarılarak bakanlığın
denetimi altına alınmıştır ki, bu Tevhîd-i Tedrisât Kanunu
uygulamalarının da bir parçasıdır.
22 Nisan 1926 tarihinde
çıkarılan 819 sayılı kanunla, il özel idareleri bütçelerinden
ayrılacak % 10’hık paylarla bakanlıkça belirlenecek 10 bölge
merkezinde birer öğretmen okulu binası yapılması
kararlaştırıldı. Mustafa Necati Bey, kanunun TBMM’nde
görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmada:
“Özel
İdareler, Öğretmen Okullarını on yılda kurmuşlar, başarılı
olamamışlar, Özel İdarelerin bu işi başaramayacağı
anlaşılınca da genel idareler bu işi yüklenmişlerdir. Yetmiş
okul yerine otuz okul açılmıştır. Üstelik bu okullar için
araç, gereç ve öğretmen gereklidir. Şimdi ülke yılda iki yüz
öğretmen yetiştirmektedir. Bu sayı yetersizdir. On yılda otuz
bin öğretmene ihtiyaç vardır. Bu yüzden Özel İdareler
bütçelerinden % 10 aktarmakla bir şey kaybetmeyecektir.”
Yapılması
plânlanan bu öğretmen okullarından ilki, Ankara’da bugünkü
Gazi Eğitim Fakültesi binasıdır. O zamanki adıyla “Gazi Orta
Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü”, bu kanunla
gerçekleştirilen ilk öğretmen okulu binasıdır. ikinci önemli
öğretmen okulu binası İzmir Erkek Öğretmen Okulu’dur.
Üçüncüsü de bugün, “Balıkesir Necatibey Eğitim Fakültesi”
olarak hizmet gören Balıkesir Erkek Muallim Mektebi (Öğretmen
Okulu) binasıdır ki, bunlar eğitim-öğretim için gerekli
donanıma sahip vasıflı binalardır. 31 Temmuz 1916’da ilk defa
temeli atılan fakat savaş, işgal ve daha sonra da ödenek yokluğu
gibi sebeplerle inşaatı yarım kalan bu öğretmen okulu binasının
inşasının tamamlanması için bu kanunun çıkmasından sonra
hemen harekete geçilmiş, 6 Ekim 1928 tarihinde yeniden temeli
atılarak 1931 yılı sonunda inşaat tamamlanmış ve 30 Nisan 1932
tarihinde de “Balıkesir
Necati Bey Muallim Mektebi” adıyla
resmen eğitim-öğretime açılmıştır.
Her sene ihtiyaç
duyulan 3000 öğretmenin yetiştirilmesini amaçlayan bu öğretmen
okulu yapım projesiyle ülkenin öğretmen açığının kapatılması
için 10 yıla ihtiyaç vardı. Acilen ihtiyaç duyulan öğretmenleri
yetiştirmek için de, 20 Mayıs 1926 tarihinde 842 sayılı “İlk
Mektep Kanun” çıkarılmıştır.
Bu kanunla, açılacak bazı kurs ve imtihanlarla öğretmen ihtiyacı
karşılanmaya çalışılmıştır.
Nitelikli öğretmen
yetiştirme konusunda bu dönemde atılan adımların en
önemlilerinden biri de 26 Mayıs 1927 tarihinde çıkarılan 1052
sayılı “Meslek
Mektepleri Hakkında Kanun” dur.
Meslek eğitimini düzenleyen bu kanuna bağlı olarak çıkarılan
17 Temmuz 1927 tarih ve 5450 sayılı kararname ile uzman öğretmen
yetiştirmek üzere Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi
plânlanmıştır.51 Ayrıca öğretmen okullarında ve açılacak
öğretmenlik kurslarında görevlendirmek üzere en az iki sene
fiilen öğretmenlik yapmış olan öğretmen okulu mezunu, resim ve
elişi öğretmenleri, yetiştirilmek üzere İsveç ve Danimarka
gibi Avrupa ülkelerine gönderilmişlerdir.
Mustafa Necati’nin
bakanlığından önce Türk eğitim sistemini incelemiş olan John
Dewey’nin, “köy öğretmen
okulları kurulması” yönündeki
tavsiyesi de dikkate alınarak bu dönemde yeni bir öğretmen ve
öğretmen okulu modeli geliştirilmeye çalışılmıştır. Köye
göre öğretmen yetiştirmek için “Köy
Muallim Mektepleri” modeli
düşünülmüş ve bunu hayata geçirmek için de, 1927 yılında
Denizli Erkek Muallim Mektebi, “Köy Muallim Mektebi’ne
çevrilmiş, Kayseri’de “Zincidere Köy Muallim Mektebi”
açılmıştır.
1926 yılında, Avrupa (Fransa, Almanya, Rusya,
İtalya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi) ülkelerinde uygulanmakta
olan ilköğretim programları incelenerek ülkemiz için yeni bir
“ilkokul programı” hazırlanmıştır. Bu programla, derslerin
adları yanında müfredatları da belirlenmiş, dünyada yeni
uygulanmaya başlanan “toplu öğretim” Türkiye’de de diğer
Avrupa ülkeleri ile hemen, hemen aynı zamanda uygulanmaya
başlamıştır. Mustafa Necati’nin bakanlığı döneminde ayrıca,
Türkiye’deki bütün yabancı okullar (1926) sıkı bir denetim
altına alındı. 822 sayılı kanunla, ortaöğretimde öğrenim
parasızlaştırıldı. 823 sayılı kanunla, bütün okul
kitaplarının bakanlıkça bastırılması kararlaştırıldı. 1927
yılında, meslek ve sanat okullarının program, araç-gereç ve
öğretmenlerinin yetiştirilmesi ve istihdamı görevi Maarif
Vekâletine verildi.
Türkiye Muallimler Birliği Genel Başkanı
da olan Maarif Vekili Mustafa Necati’nin 789 sayılı Maarif
Teşkilâtına Dair Kanuna koydurmuş olduğu, “Maarif hizmetinde asıl
olan öğretmenliktir.” hükmü
eğitimi, içinde bulunduğu karmaşadan kurtarırken öğretmeni,
eğitim hizmetlerinde çok önemli bir konuma yükseltmiş,
öğretmenlik meslek olarak itibarlı hâle getirilmiştir. Ayrıca
öğretmenlerin tâyin, terfi ve maaş gibi özlük haklan
düzenlenmiştir.
Mustafa Necati’nin bakanlığı döneminde
eğitim alanında gerçekleştirilen en önemli çalışma, “Harf
İnkılâbı”dır. Ülkemizde
neredeyse üç çeyrek yüzyıldır tartışılmakta ve üzerinde
bazı değişikliklerin yapıldığı “eski yazı”nın tamamıyla
değiştirilmesi konusu 1925 yılında ciddî olarak yeniden ele
alınmış, Maarif Teşkilâtına Dair Kanunla kurulan “Dil
Heyeti”, bir yazı komisyonu gibi çalışmaya başlamış ve 1928
yılı ortasında Lâtin harflerinden oluşturulan “Yeni Türk
Alfabesi”nin kabulü yönündeki çalışmalar, Atatürk’ün
desteği ile 1928 yılı Ağustosunda uygulamaya konulmuştur.55 1
Kasım 1928 tarihinde çıkarılan ve 3 Kasım 1828 tarihinde Resmî
Gazetede yayınlanan kanunla bu büyük değişiklik
gerçekleştirilmiştir.
Mustafa Necati’nin bizzat kaleme
aldığı, “Millet Mektepleri Teşkilâtı Talimatnamesi”, 11
Kasım 1928 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmış ve 24
Kasım 1928 tarih ve 1048 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe girmiştir. Mustafa Necati’nin, başında bulunduğu
Maarif Vekâleti kurduğu “Millet
Mektepleri” bir
anda bütün Türkiye’yi bir okul hâline getirmiştir. Bu
teşkilâtın kurulmasında ve burada okutulacak ders kitaplarının
hazırlanmasında Mustafa Necati’nin büyük emeği vardır. Bu
okulların 1 Ocak 1929 günü açılması plânlanmıştı.Okulların
ve kitapların bu tarihte hazır olmasını sağlamak için gece
gündüz hiç durmadan çalışmıştır. Bu konu o çok
heyecanlandırmaktadır. Hatta o yıl öğretmenlere yazdığı
mektupta yeni harflerin öğretilmesi konusunu ele almış, “Muallim
Arkadaş,” diye başladığı mektubunda:
“Bilhassa
bu sene yeni Türk Harflerini tamim gibi şerefli bir vazifen daha
vardır. Bütün memleket evlatlarını bir an evvel yeni harflerle
okutarak Türkiye’de okuma yazma bilmeyen bir fert bırakmayacak
kadar geniş bir azimle çalışmak mecburiyetindesin. Bunun için
yeni Türk Harflerini çabuk öğren ve hemen herkese öğretmeye
başla… Bu hedefe varmak için kürsü, mektep lazım değildir.
Her yerde, her gördüğün, kadın, erkek, fakir, zengin, çiftçi,
tüccar, köylü ve şehirli tefrik etmeyerek derhal öğreteceksin.
Milletimize yeni bir teali sahası yaratacak olan bu büyük zaferi
kısa bir zamanda kazanacağına mutmain olarak vazifelerinde
muvaffakiyet diler ve işe mübaşeret haberini intizar eylerim aziz
meslektaşım.” Diyerek
öğretmenleri gayrete getirmeye çalışmıştır.
Mustafa
Necati, yeni harflerin öğretilmesi ve bunu gerçekleştirecek olan
Millet Mekteplerine çok önem vermekte ve hatta bu okulların 1
numaralı öğrencisi olarak okulun açılması için çalışırken
kaderin garip bir cilvesi olarak, Millet Mekteplerinin açılacağı
1 Ocak 1929 Salı günü öğle vakti Hakkın rahmetine
kavuşmuştur.
“Türkiye’de
okuma yazma bilmeyen bir fert bırakmayacak kadar geniş bir azimle
çalışmak”tan bahseden
Mustafa Necati, bunun gerçekleştiğini görmeye “ömrünün
yetmeyeceğini sanki de hisseden bir sezişle ve fakat dâvanın
gerçekleşeceğine inanan bir insan ruhunun bahtiyarlığı içinde
ölümünden altı ay önce Millet Meclisi huzurunda konuşurken
sözlerini şöyle bitiriyordu:
“Bir
gün, herhangi bir Maarif Vekili mecburî tahsil çağında bulunan
çocuklarımızın hepsini okutmakta olduğunu ve her köyde mektep
ve muallim bulunduğunu söylemek bahtiyarlığına kavuşursa o
zaman Cumhuriyet, ilk tahsilde çizmiş olduğu hedefine varmış
olacaktır. Bu bahtiyar halefimi şimdiden ben gözlerimin karşısında
onu görüyorum. Onun meserretli ve mesut hâlini müşahede
ediyorum.”diyordu.
Daha
35 yaşında, hayatının baharında iken, fakat çok uzun bir ömre
bile kolay kolay sığdırılamayacak kadar çok hizmeti
gerçekleştirerek hayata veda eden bu icraat adamının genç yaşta
ölümü, başta Atatürk olmak üzere hemen herkesi derinden
sarsmıştır. 2 Ocak 1929 Çarşamba günü Başbakan İsmet (İnönü)
Paşa, mezarı başında:
“Necati’nin, hiçbir kirli benek
taşımayan varlığını, birazdan toprağa vereceğiz. Onun
hâtıraları artık mefkûreci, milliyetçi, cumhuriyetçilerin
hafızasında kutsî duygularla yaşayacaktır. İnsanlara manevî ve
mefkûrevî varlık dışındaki şeylerin boşluğunu hatırlatan bu
muazzam anda, geleceğe dair düşündüklerimizi bir daha söylemeyi
hayat vazifemize sadâkat, mefkure arkadaşımıza hürmet sayarım.
(….)
“İnkılâpçıların ölürken kalanlardan ve yeni
yetişenlerden bir tek dileği vardır: Cansız
bileklerinde sallanan vazife bayrağının kavranıp daha yüksekte
dalgalandırılmasıdır.
KAYNAKLAR:
Adalı,
Orhan, (1985), Mustafa Necati, Yeni Asır Gazetesi, 06 Ocak
1985
Aksin, Sina, (1983), İstanbul Hükümetleri ve Millî
Mücadele, İstanbul: Cem Yayınevi
Akyüz, Yalıya, (2004), Türk
Eğitim Tarihi M.ö. 1000-M.S. 2004, 9. Baskı, Ankara: Pegem
Yayıncılık
Arı, Kemal, (1991), Cumhuriyet Döneminin İlk
Yıllarında Türkiye’de Mübadele, İmâr, İskân İşleri,
Mtıstafa Necati Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991 Kastamonu, Ankara:
Ayyıldız Matbaası (s.44-57)
Arıkan, Zeki, (1991), Mütârekede
Mustafa Necati’nin İzmir’deki Çalışmaları Mustafa Necati
Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991 Kastamonu, Ankara: Ayyıldız
Matbaası, (s.27-35)
Çapa, Mesut, (1991), Cumhuriyetin İlk
Mübadele, İmâr ve İskân Vekili Mustafa Necati Bey, Mustafa
Necati Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991 Kastamonu, Ankara: Ayyıldız
Matbaası, (s.58-70)
Çarıklı, Hacim Muhittin, (1967), Balıkesir
ve Alaşehir Kongreleri ve Hacim Muhittin Çarıklılnın Kuvayı
Milliye Hatıraları, Yay.Haz. (Prof. Dr. Şerafettin Turan), Ankara:
Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları,
Doğan, İsmail,
(1991), Eğitimde İcraat Geleneği ve Mustafa Necati (1864- 1929)
Örneği, Mustafa Necati Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991 Kastamonu,
Ankara: Ayyıldız Matbaası, (s. 108-119)
Ergün, Mustafa,
(1991), Mustafa Necati’nin Türk Eğitim Tarihindeki Yeri, Mustafa
Necati Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991 Kastamonu, Ankara: Ayyıldız
Matbaası, (s. 101-107)
Eski, Mustafa, (1990), Mustafa Necati
Beyin Kastamonu’daki Çalışmaları, Ankara: Ayyıldız Matbaası
Güleç, Fazlı, (1947), Rahmetli Necati, Kaynak Dergisi, Balıkesir
Halkevi dergisi, Ocak 1947 Sayı: 168,
inan, M. Rauf, (1980),
Mustafa Necati: Kişiliği, Ulusal Eğitime Bakışı, Konuşma ve
Anıları, Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Mustafa
Necati’nin Mezarında, Başvekil İsmet Paşanın İrat
Buyurdukları Nutuk, Kaynak Dergisi, Ocak 1947, Sayı 168, s.
8
İzmir’e Doğru Gazetesi, 8 Şubat 1920, numara 27; 18 Şubat
1336/1920, No.: 31
Karan, Hayrettin, (1951-1953) Ege’de İstiklâl
(İhtilâl) Meşalesi- İstiklâl Harbinde
Atılan İlk Kurşun,
Türk Dili gazetesi, 06.06.1951-13.01.1953 Kaynak Dergisi, Ocak 1947,
Sayı 168
Necati öğretmen Okulu 1953-1954 Yıllığı, (1954),
Balıkesir:
Okudurlar, Şahap, (2004), Yaşayan Çınar, Meslekî
Çalışına ve Yaşantılarından İzler, Anılar, Derlemeler,
İzmir: Etki Matbaacılık
Öksüzoğlu, Füsun, (2003),
Cumhuriyet’in İlanından Sonra Yurtdışında Öğretmen
Yetiştirme Çalışmaları, Toplumsal Tarih Dergisi, S. 109, Ocak
2003, s. 28-29
öymen, Hıfzırrahman Reşit, (1947), Mustafa
Necati’yi Anarken, Kaynak Dergisi, Ocak 1947 Sayı 168, 7-9
Özer,
Fuat, (!991), Millî MUcadele’de Balıkesir ve Mustafa Necati,
Mustafa Necati Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991 Kastamonu, Ankara:
Ayyıldız Matbaası, s.208-217 (1998),
Millî MUcadele’de
Balıkesir, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü
Safran,
Mustafa, Mustafa Necati Beyin Meclis Konuşmalarından Seçmeler,
Mustafa Necati Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991 Kastamonu, Ankara:
Ayyıldız Matbaası, s.30-84
Türk Dili Gazetesi, 07 Ekim 1928,
Numara 732, s.2,
Uğuıal, Hüseyin Ragıp, Mustafa Necati’nin
Ecdadı ve Kimliği, Mustafa Necati Sempozyumu 9-11 Mayıs 1991
Kastamonu, Ankara: Ayyıldız Matbaası, s. 184.
* * * * * * * * *
Kaynak: DEU Köy Enstitüleri ve İsmail Hakkı TONGUÇ Araştırma ve Uygulama Merkezi – KETAM
Yrd.Doç.Dr.
Fuat ÖZER*
“Necatibey
Eğitim Fakültesi”nin temeli onun zamanında atılmıştır.”
*
Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi İlköğretim
Bölümü Sınıf öğretmenliği Anabilim Dalı
Başkanı
(Kısaltılarak alınmıştır)
* * * * * * * * *
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder