2 Aralık 2022 Cuma

ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE İSMAİL HAKKI TONGUÇ ANISINA / Mehmet Akıncı

 ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE İSMAİL HAKKI TONGUÇ ANISINA / Mehmet Akıncı

Ülkemizin aydınlık yüzünü temsil eden ‘’Köy Enstitüleri hiçbir yerden kopya edilmemiş olup, tümüyle ulusaldır.

Köy Enstitülerinin hiçbir yabancı düşünceye borcu yoktur.

''İsmail Hakkı Tonguç öğretmenimizi şuna buna benzetmek onun büyüklüğüne bir şey katmaz.’’

Demiş May Kirby Doktora tezinde.

Kirby'nin 1960 yılında Columbia Üniversitesinin Teachers College bölümü tarafından doktora tez olarak kabul edilen ‘’Türkiye’de Köy Enstitüleri’’ en önemli kaynaklardan biridir.

Kirby, 1947-1950 yılları arasında Türkiye’de öğretmenlik yapmış ve 1951’de tekrar geldiği ülkemizde 1954 yılına kadar kalarak Köy Enstitüleri’ni incelemiştir.

Bu inceleme esnasında Türkiye’nin neredeyse tüm illerini dolaşmış, izlenimlerini bize miras bırakmıştır.

382 sayfalık doktora tezi sonrasında yukarıdaki sonuca ulaşmıştır.

Bir eğitim hareketi olarak Köy Enstitüleri’nin toplumsal gelişim ve değişim sürecini hızlandırmaktaki etkinliğinin evrensel boyutlarını kavrayan kendi deyimi ile ‘dünya ölçüsündeki değerini anlayan’, bunu bilimsel yöntemlerle irdeleyip değerlendiren, bu alanda bugün bile aşılamamış en kapsamlı ve özgün araştırmayı yapan ilk eğitbilimci, 1926 Amerika doğumlu, Fay Kirby’dir.

May Kirby’nin doktora tezinden bazı alıntılarla İsmail Hakkı Tonguç hakkındaki görüşlerini paylaşmak istedim.

Millî Eğitim Bakanlığı içinde veya etrafında “köy meselesini çözümlemek için’’ hazır reçetesi bulunmayan bir kişi vardı.

Bu kişi, İsmail Hakkı Tonguç idi.

Tonguç’u küçümseyenler, İlköğretim Genel Direktörü tayin edildiği zaman onun Köycü olarak o zamana kadar kendini göstermiş bir kimse olmadığını söylerler ki bunda haklıdırlar.

Ancak, onların anladığı anlamda olmamak şartıyla. Çünkü Tonguç için “köy meselesi” diye bir mesele yok; bir “aydınlar meselesi”, bir “meslek meselesi”, “eğitim meseleleri” ve hepsinin üstünde bir “memleket meselesi” vardı.

Tonguç, her sözü ve her hareketi ile gerek batıcı ve gerek şovenist Köycü tipinin tam antitezi idi.

İşte Tonguç’un eline aldığı işte gösterdiği bütün farklar bu farka dayanır.

Yine bu farktan ötürüdür ki onun aleyhine sessizce bir küçültme dâvasına girişenler hep onu sâdece bir idareci olmak gibi “hususi bir kabiliyeti” olduğunu fakat orijinal denecek bir tarafı olmadığını, hele bir pedagog sayılamayacağını söyleyip durmuşlardı.

Tonguç dinlemesini bilen bir adamdı; gözü kendi fikirlerinden başka bir şey görmeyen birçok kimselerin gözüne çarpmayacak kadar mütevazı idi.

Çok okuyan bir adam olduğu halde bilgiç iddialardan nefret etmesi yüzünden herkese anttientellektüel gözükürdü.

Konuşmasındaki sadelik, onu halkın ve sağduyusu olan herkesin kolayca anlayacağı bir adam yaptığı halde, bilgiç aydınlara basit bir adam gibi gösteriyordu.

Tonguç istisna denecek derecede açık ve kolay konuşan bir adamdı.

Fakat fikirlerini en iyi nazariye ve sistemle değil, iş ile ve şahsından misal göstermek suretiyle ifade ediyordu.

O, pek nadir bulunan doğuştan öğretici ve eğitici olanlardandı.

Pedagoji konuları üzerinde bol yazmış Türk yazarlarından biri olduğu halde, Tonguç daima kendisince bir ödev olduğu için yazardı.

1940 da dünyanın büyük bir kısmı savaşa tutuşurken Türkiye’de •eğitim yolu ile geriliğe karşı açılacak bir savaş için “İlköğretim Seferberliği” hazırlıklar yapılıyordu.

Türkiye’nin liderleri sulh yolu ile yapılacak böyle bir “otuz yıl savaşının modem Türkiye’yi uygarlık ereklerine ulaştırmasını istiyorlardı.

Köy Enstitüleri hareketi, işte bu sulhçu savaşın ağırlık merkezi oldu.

Tezimdeki İncelememiz bize göstermiştir ki Köy Enstitüleri, Türkiye’nin 19. yüzyılın ilk yansından beri giriştiği modern uygarlık davası yolunda yaptığı savaşlar içinde, en büyük davalardan biri olan eğitim davasının en verimli, en makul, en ekonomik ve en orijinal çözümlenmesi olarak meydana gelmiştir. Kısa hayatı yüzünden verdiği sonuçlarla Köy Enstitüleri hareketi, Türkiye’nin köy eğitimi davasının “her köye bir okul, her okula bir öğretmen” gibi dar çerçeveli bir, görüşten çok daha geniş bir görüş içinde modem bir ulus yaratmak amacını gerçekleştirmenin yolu olduğunu göstermiştir.

Onun temelinde yepyeni bir eğitim görüşü vardı ve bütün yapılanlar ancak bu görüşün çerçevesi içinde anlam taşıyordu.

Büyük zorluklar içinde yürütüldüğü halde müspet başarılar vermesi, görüşün doğruluğunu göstermiştir.

Türkiye harp sonunda yeni bir derleme safhasına geçerken bu görüşü yalnız köy eğitiminin değil, bütün Türk eğitiminin temeli yapmak en doğru yol olacaktı.

Bu tezin doğruluğunun en kuvvetli delili, Köy Enstitüleri hareketini yıkanların Türk eğitimini daha ileriye götürecek başka yollar bildikleri iddiaları ile harekete geçtikleri zaman yalnız Köy Enstitülerinin başarılarım değil, bütün Türk eğitimini de baltalamış olmalarıdır.

1950 - 1960 arasında Türk eğitiminin ne kadar gerilediği. Demokratların rejiminin yıkılışından önce bile artık herkesin bildiği bir gerçek haline gelmiştir.

Mehmet Akıncı

* * * * * * * * * *

KAYNAK: “Mehmet Akıncı” Facebook Paylaşımı

* * * * * * * * * *


Hiç yorum yok: