"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin."
--- Köy öğretmeni Şefik Sınıg'in son sözleri.
Takvimler 1949 yılının ekim ayını göstermekte, günlerden perşembedir. 24 yaşında hayata veda eden Şefik Öğretmen, bir Cuma vakti Çivril’de toprağa verilir. O gün cenaze törenine katılanlardan biri, şair Ceyhun Atuf Kansu’ya anlatır yaşananları. Aslında bir hekim olan ve meslek yaşamı boyunca Anadolu’nun en ücra köşelerini dolaşan Kansu, öylesine duygulanır ki bir anda dökülür kaleminden bu eşsiz mısralar…
* * * * * * * * * * * * *
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin
buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya
diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını
getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı
söyleyeceğim,
Getirin, getirin...ve sonra öleceğim.
Dünyanın
bütün çiçeklerini diyorum,
Kir ve dağ çiçeklerini
istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar,
kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun
sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin
görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün
beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon
ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı
fesleğenleri,
Koy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların
pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini
de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini,
hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini
diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir
bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz
dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır,
hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum
ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın
bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında
açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yörükler
yaylasında Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı
eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek
getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine
gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En
güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencileri
istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatimin çiçeklerini,
Köy
okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu
essiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni
beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
Dünyanın
bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı
diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum,
Yetiştirdiğim
bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan
olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin
yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim
gizli arzularım.
Dünyanın bütün çiçeklerini
diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben
dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen
toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yasadım,
Yurdumun
çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler,
kayalar, köyler bilir.
Simdi sustum, örtün beni, yatırın
buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
CEYHUN ATUF KANSU
* * * * * * * *
“Köy Enstitülerini halk adına aydınlar kurdu, halk adına yine aydınlar yıktı. Halk, Köy Enstitülerini istiyordu da aydınlar onun için kurdu demek gerçeğe ne kadar aykırıysa, halk istemiyordu da aydınlar onun için yıktı demek de o kadar aykırıdır. Ama kuranlarmı gerçekten halktan yanaydılar, yıkanlar mı? Bu sorunun karşılığını vermek biz enstitülülere düşmez; ama merak edenlere şöyle bir yol gösterebiliriz: Baksınlar, kuranlar mı, yıkanlar mı daha çok çıkar peşindeydiler, kuranların kişisel kazancı ne oldu, yıkanlarınki ne?” ( Sabahattin Eyuboğlu – Köy Enstitüleri Üzerine / Cumhuriyet Gazetesi Aydınlanma Kitapları).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder