30 Ocak 2022 Pazar

Mektupların Yazıldığı Yıllardaki “Atalet”! ( İ.H. Tonguç ) / Firdevs GÜMÜŞOĞLU

 İsmail Hakkı Tonguç’un Mektupları ve Klasik Eğitime Karşı Özgürleştirici Eğitim / Firdevs GÜMÜŞOĞLU

..........................

Mektupların Yazıldığı Yıllardaki “Atalet”!

Yukarıda da dile getirildiği gibi Tonguç’u mektup yazmaya iten nedenlerden biri de ülkenin içinde bulunduğu koşullardır. Tonguç, “dağınık, perişan, bitkin köyü hareketlendirmek” amacında olduklarını belirtir. “İş, çok ağır bir iş! Öyle safhalar var ki, onları hallederken öyle kayalara tesadüf ediliyor ki, granitleri tuzla buz etmek lazım geliyor.” Tonguç’a göre ülkede derin bir atalet bulunmaktadır ve düşünülen “hamleyi besleyici hava yok”tur. “Askerlerden köylerde istifade meselesi anladığın tarzda okuma ve yazma için düşünülmüyor… Biz de yapmacık münevverle köye giremeyiz. Onun için köyü harekete getirebilecek, içinden eleman bulmak lazımdır.

(…) Bütün bu teşebbüsün gayesi ve mesnedi köyde istihsali çoğaltmak, teknikleştirmek, olabildiği kadar rasyonelleştirmektir. Hülasa dağınık, perişan, bitkin köylüyü hareketlendirmektir.”

Mektuplarda da görüleceği gibi, günün koşullarında Ankara’da Saffet Arıkan’ın ve Tonguç’un giriştikleri eğitim hareketinin öneminin farkında olan az sayıda kişi bulunmaktadır. Bu yüzden de Tonguç, 24 Nisan 1938’de Ankara’dan Ferit Oğuz Bayır’a yazdığı mektubunu, “Bura bildiğin gibi” diyerek, yorum yapmadan noktalar.

Tonguç’un kamuoyuyla paylaşılan ilk mektubu 22 Şubat 1935 yılına aittir ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Rauf İnan’a yazılmıştır. Mektup İzmir Kızılçullu’da açılması planlanan Eğitmen Kursu ile ilgilidir. İnan’a “Resmi haber yoldadır! Durumu inceledikten sonra resmi emrin cevabını geciktirmeden veriniz ve mufassalca yazınız. (…) Mevcut binaları kadınlara tahsis edersiniz…

Vekil Beyefendi bu tecrübeye de çok ehemmiyet veriyor… Resmi ve kati şeklini almadan yaymayınız” der.

İsmail Hakkı Tonguç mektuplarında sıklıkla yinelediği gibi, köylerde iş yapacak nitelikli insan son derece azdır. Öte yandan onun uygulamak istediği eğitim ve üretim anlayışını kavrayan, bütün varlığıyla sürece dahil olan kişi sayısı da azdır. Tonguç bu sorunu giderecek çareler arar ve eğitimde mevcut durumu analiz eden, çözümler üreten bir kitap yazar. Ferit Oğuz Bayır’a 24 Mart 1938 tarihli bir mektubunda Köyde Eğitim adlı bu kitabı yazarken yaşadığı güçlükleri ve kitabı yazma gerekçesini anlatır: “İstediğim evsafta iş arkadaşım azdır. Bunu sana itiraf edebilirim.

Birçok kimseleri, yeni ve kuvvetli işler için yetiştirmeyi gaye bilerek sahneye çıkarıyorum. Fakat randıman azdır. Bu işler mutavvasıt (orta çapta anlamında) adamın sökebileceği işler değil. İşte bu sebeplerden düşündüm taşındım, hiç olmazsa kitap vasıtasıyla beş on kişi kazanırız diyerek, herkesin balolarda, gazinolarda, pastahanelerde eğlendiği saatlerde, bunlara hiç imrenmeyerek, gece yarılarına kadar oturarak bu kitabı yazdım. İstediğimde yüzde yüz muvaffak olamadım. Ama yine de orijinal bir şey meydana getirdiğimi sanıyorum.” Tonguç’un kitabını yazdığı günlerdeki Ankara, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara romanını çağrıştırır. Ülkede nüfusun çoğunluğunu yoksul köylüler oluşturmaktadır. Köylerde binlerce yıldır aynı üretim biçimi ve üretim ilişkileri süregelmektedir. Köylüler ağa, şeyh, aşiret reislerinin egemenliği altında patronaj ilişkileriyle iç içe yaşamaktadır. Diğer yandan gelişmekte olan burjuvazi ve onun özellikle Ankara’daki yaşam biçimi göze çarpar. 1930’ların sonuna doğru, devrimci atılımlar ivmesini yitirmeye başlamıştır. Buna karşın bir avuç, ancak kararlı aydın insan için köy, çözülmesi gereken “dava”dır. Tonguç, bu davanın öznelerini de yine köyden bulmaya kararlıdır. Bayır’a yazdığı yukarıdaki mektupta, “Bu memlekette iş görmek isteyenlerin çoğunun başı realist olmamalarından yenmiş. Eğitmen yetiştirme işinin azametini, ne kadar ağır bir yük olduğunu bütün ince noktalarına kadar hesaplıyorum. İcabederse bu iş için canını verecek öğretmen ve eğitmenler yetiştirmek lazım geldiğini de biliyorum.” “Yalnız para için işe sarılacaklar gibi görünenlerin jestlerine hiç kıymet vermiyorum. Fakat istediğimiz gibi insan toplu ve hazır şekilde mevcut değil. Olsa onları kandırmaya çalışırdık. Aradığımız adamları, hayatta, kurslarda yoğurmak suretiyle elde edebileceğiz. Henüz hamur yoğurma devrindeyiz.”

Osmanlı’dan itibaren eğitim kurumları ülkenin “gerçek gereksinimlerine” göre örgütlenmediği bilinmektedir. Tonguç’un deyişiyle, ya statik kalınacak, ya da harekete geçilecektir. O, ikinci seçeneği yaşama geçirmeye, güvendiği kişileri işbaşına getirerek ilerlemeye çalışır. Bir mektubunda resmi çerçevede olgunlaşmayan konuları yazışma yoluyla çözmek istediğini belirtir ve mektuplaşmanın gerekçelerini dile getirir: “Bazı mes’eleler henüz resmiyet çerçevesi içine girecek şekle gelmemiş bulunmaktadır. Bunları arkadaşça konuşmak suretile istikametlendirmek, bu mümkün olmayan hallerde ve zamanlarda da yazışma yoluiyle başarmak gerektir.” 7 Nisan 1938’de Manisa Milli Eğitim Müdürü Rauf İnan’a yazdığı mektupta “Sizin Horozköy’de açtığınız kursun, resmi tahriratlarla ifade edilemeyecek bazı safhaları var. Onları birer birer yazayım” diyerek Eğitmen Kurslarına alınacak öğrenci sayısının, resmi olarak belirlendiği gibi, yüz kişiden oluşmak zorunda olmadığını söyler. Tonguç için resmi kararlardan çok, “gerçek ihtiyaçlar” önemlidir. Mektuba göre, planda olmayan bir biçimde Manisa’dan talep gelmiştir ve bunun üzerine kurs açılmıştır. Burada Manisa’nın talebi “gerçek ihtiyaç”a karşılık gelir. Ancak yeterince bütçe yoktur ve Tonguç, Haziran’da yeni bütçe ayrılana dek İnan’ın mevcut olanaklarla idare etmesini ister. Bunu açıklarken de üslubu güven vericidir, dostluk ve dayanışmayı içerir: “Onun için Hazirana kadar himmet sizden. Ondan sonra azami gayret ve para bizden” der. Kısacası Tonguç’un mektup yazdığı her yaş ve statüdeki kişiye yönelik mektuplarında, içtenliğin ve dostluğun nesnel bir zemini bulunur.

* * * * * * * * * * * * * * * * 

KAYNAK: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/757811

İsmail Hakkı Tonguç’un Mektupları ve Klasik Eğitime Karşı Özgürleştirici Eğitim / Firdevs GÜMÜŞOĞLU - Prof. Dr., MSGSÜ, FEF, Sosyoloji Bölümü


Hiç yorum yok: